Özlediğim Köşeye Dönüş
İllüstrasyon: Avalon Nuovo
Herkes eski bayramları özlüyor ya. Ben de eski medya araçlarını özlüyorum.
Sabahlara kadar radyo dinleyip sanatçıların yeni albümlerinin çıkış parçalarını yakalamayı, parçanın sonundaki anonstan ismini öğrenmeyi ümit edip sonra da albüm Türkiye'ye geldiğinde hemen almak için para biriktirmeyi özlüyorum. Ve paramız yetmediğinde sevdiğimiz şarkılardan karışık kaset çektirmeyi. Yolda giderken oyalanmak için değil, başlı başına bir aktivite olarak odamda oturup dünyanın en önemli işini yapıyormuş gibi radyo dinlemeyi özlüyorum.
Mektup yazmayı da özlüyorum. Buranın takipçileri, önceki dört gönderide (bu da yeni bir sözcük mesela, "gönderi", halbuki yazı derdik önceden) görmüş, okumuştur ünlü yazarlara mektuplarımı. Onlar ne ki. Eskiden sayfalarca, satırları sıkıştıra sıkıştıra dolu dolu mektuplar yazardık birbirimize ve karşı tarafın eline geçip geçmediğini bile bilmezdik. Ancak haftalar aylar sonra bir cevap gelirse anlardık mektubun gittiğini. Ne yazdığımızı hatırlamazdık, çünkü ekran görüntüsü (yeni neslin deyimiyle "ss"- screenshot) ya da başka bir kayıt şekli yoktu. Giden mektup, gidiyordu. Ve gerçekten kime yazmak istiyorsak, kimi özlüyorsak ona yazıyorduk. Şimdiki gibi laf olsun fotoğraf altı dolsun yorumları değildi yazışmalarımız. Gerçekti. İçtendi. Çıkarsızdı.
Televizyondaki az sayıdaki kanalda en sevdiğim diziyi - "Fame" - beklemeyi ve dizi akşam haberleriyle çakıştığı için babamla kıyasıya mücadeleye girmeyi özlüyorum. "Beyaz Gölge"deki tatlı rekabeti ve dayanışmayı özlüyorum. Bizimkiler'i, Adile Naşit'i, Münir Özkul'u, Perran Kutman'ı, Şener Şen'in "domates" deyişini, Kemal Sunal'ın kocaman sırıtışını özlüyorum. Hepsi tornadan çıkmış gibi aynı süse püse burna saça sahip olmayan, gerçek, emektar oyuncuları özlüyorum.
Bir de, zamanında internet dünyasının en yenilikçi akımlarından biri olup şimdilerde - dünyada hâlâ çokça kabul gördüğü halde - ülkemizde neredeyse unutulup giden bu blogları özlüyorum. Burayı elektronik bir günlük gibi açıp yazmaya başladığım (ilk yazımı 11 Nisan 2006'da yazmışım, yani tam 17 yıl önce), bir yazıya yorum geldiğindeki şaşkınlığımı ve sevincimi, bugünün sahte sosyal medya dünyasındaki gibi çirkin, hadsiz ve ahkâm kesen yorumlardan fersah fersah uzak o naif yorumları özlüyorum. Hâlâ hayatımda olan çok içten, güzel kalpli birkaç dost kazandırdı bu blog bana ve kendileri arkadaşlığa, samimiyete inanma sebebimdir hâlâ.
İşte ben, bayramları değil de, bunları çok özlüyorum. Samimiyeti. İçten gelen merakı. Art niyetsiz övgüleri. Haset etmeden, sakınmadan kendinde olanı paylaşmayı. Otomatik parmak hareketiyle ekranı kaydırıp uyduruk kalpler bırakmaktansa ağır ağır, kahveden alınan yudumlarla uyumlu sakin okumaları.
Ve tam da bu yüzden, sosyal medya kullanımıma (yine) ara verdim - kim bilir, belki de bu kez hepsini tamamen bırakmak üzere - ve buraya döndüm. Özlediğim evime. Umarım biraz olsun o eski içtenliği bulmama ve bulmanıza katkısı olur buraya yazacaklarımın.
Algoritma derdine düşmeden, fotoğrafta şöyle mi baksam, falanca filtreyi ya da müziği mi kullansam diye kıymetli dakikalarımı harcamadan, saçmasapan ve ardı arkası kesilmeyen yemek/kedi/bebek/dans vs. videolarının girdabına kapılmadan, beni ya da kahve içtiğim mekânı değil, yazdıklarımı/düşündüklerimi/ürettiklerimi merak edenlerin bir nefeslik, bir kahve içimlik huzur, huzur olmasa da kendilerinden bir şeyler bulabilecekleri bir yer.
Ve buraya yolu yeni düşenler. Köşeme hoşgeldiniz. Ben Köşenin Delisi. En dipteki masada, yüzü duvara dönük şekilde oturmuş, sessizce yazan-çizen-düşünen, kendi halinde bir deli.
Siz de hoş geldiniz :) Aslında aynen bazı evlerde hâlâ devam eden eski bayramlar gibi, bu dediklerinizin hepsi de devam ediyor ama geri planda kaldılar, fark edilmeleri için dediğiniz gibi bazı "oyalayıcılar"dan kurtulmak gerekiyor önce..
YanıtlaSilHaklısınız, görmeyi tercih eden herkes için hepsi devam ediyor. :) Teşekkür ederim uğradığınız için. :)
SilCanım Delim,
YanıtlaSilKöşene hoşgeldin!
Biz ve yeni dostlarımız buradayız ve hâlâ eskisi gibiyiz.:)
Sevinciğim, güzel arkadaşım. :) Hoş buldum. 😌 Bir şeylerin ve bazı arkadaşlıkların eskisi gibi olduğunu bilmek ne kadar iyi geliyor insana.
SilHoş geldiniz. Evet ne eski bayramlar, ne eski dostluklar var maalesef. Birisi ile karşılıklı oturup çay sohbeti yapmayı hiç bir şey değişmem ama artık yok. Hülya
YanıtlaSilMerhaba Hülya Hanım. Biz de elimizde çayımız, buradaki sohbetlere eşlik ederiz, n'apalım. :)
Sil