Sisin Ardındaki Fil 🐘
Masamda oturuyorum. Hava aydınlanalı biraz oldu, ama sis indi. Yavaş yavaş. Normalde gün ağarırken an be an görünür olan gökyüzü, daha görünür olamadan an be an soluklaştı, bulandı ve onun bir süre daha görünmez olmasını isteyen bir güç tarafından görünmez kılındı. Göğün orada bir yerde olduğunu biliyor zihin; aynı yazının, deftere dökülmek için şu an sana görünmeyen bir yerlerde hazır olmanı beklediği gibi. Bahçedeki kaplumbağayı aylardır görmemiş olsan da oralarda bir yerde dolandığını bildiğin gibi. Dilin sessiz de olsa aklının içinin hiç durmadan konuşması ve bunu senden başka hiç kimsenin bilememesi gibi.
Sis varken arkada ne oluyor? Göz görmezken gözün göremediği yok değil çünkü. Zeus mu dolanıyor gökyüzünde, Hera onu mu kovalıyor tüm hiddetiyle? Uzaylılar nihayet geliyor ve ortalığı mı kolaçan ediyor? Kuşlar peki? Sisin içine ve ardına uçup kaybolan kuşlar belki de uçmuyor da yürüyor göğün görünmez tabanında? Olamaz mı?
Bu ara her şey sis pus. Kafamın içi, ağaçların ötesini görmemi engelleyen su katılmış rakı bulanıklığındaki gökler. Söylemek isteyip söylemediklerimin dudaklarımın hemen ardında birikmesi ve dışarı çıkamamasını temsilen belki.
Kedilerle kuşlarla konuşuyorum en çok bu ara. Kaplumbağayı görebilsem onunla da konuşurdum. Bahçede bir anda bir fil belirse, bir zamanlar Sri Lanka'da yolun ortasında birden karşımıza çıkan fil misali. Ya da okuduğum şu kitaptaki ölü balina, madem artık ölü ve suda olmaya ihtiyacı yok, karşımda duran iki ağacın arasına gerilse hamak misali ve kuşlar, kediler onun koca karnında devam etse muhabbetlerine.
Peki ya çürüyünce balinanın bedeni elif? O devasa memeliden yayılacak koku bahçedeki tüm canları ve dahi seni kaçırırsa ya?
Sayıklıyorsun yine. Olsun, parmakların alışık aklının sayıklamalarına hizmet etmeye. Klavyeyle, kalemle, bazen ellerini şekilden şekle sokarak yıkadığın bulaşıklara yüklediğin anlamlarla.
Biri koşuyor şimdi karşıda, bahçenin ilerisindeki otoparkta. Bir kadın. Elinde bir torba mı var? Turuncu mu? Kedilere mama bırakmıştır diye umuyorsun, ama sanmıyorsun da.
Saksağanlar bile sakin ve sessiz bugün. O susmak bilmeyen cazgırcanlar. Sen sessiz sakin olmuşsun çok mu. Fil de yok. Balina da öldü.
Tavşan nerde, dağa kaçtı. Dağ nerde, yandı bitti kül oldu.
"cazgırcanlar"ı okuyunca dün balkonda otururken seni andık ahmetle! martıları sabah namazından dönen ve yüksek sesle konuşup gülen yaşlı amcalar sanmanı yani :P
YanıtlaSilAhahahaha ya bunu yeni gördüm. 😂💙 E tam öyle diiller mi ama homur homur 🤣 Erol Taş kahkahalarıyla beni uyandıran amcaya özellikle selamlar, sevgiler. 😂
SilMerhabalar...
YanıtlaSilSizleri ve bloğunu yeni görüyorum. Keşfe çıkmıştım. :)
Sis bazen güzeldir. Görebildiğini görmek bazen iyi gelir insana :D
Hoş geldiniz. İyi keşifler dilerim. 🎈
SilTeşekkür ederim... Sizleri de bloğa çay içmeye beklerim :)
SilKaç bin milyon kere abone oldum, neden haber gelmiyor bana sen yazı eklediğinde buraya? Sayın Blogspot'a soruyorum. Bu sabah biraz yorgun, biraz sinameki uyandım ve iyi geldi bir gugıl bildiriminin peşinden buraya, sana gelmek. Sis, bulut, sen... Bir de namazdan dönen martıamcalar iyi geldi.
SilBehibehibehiyem hiç bilmiyorum ki neden olmuyor. :( Geçenlerde bir yoruma cevap yazarken beni tanımadı mesela blogum, misafir dedi bana. 😂 Tuhaf işler, çok da anlamadığım. Namazdan dönen martıamcaları namazda düşündüm de şu an, o da komik oldu. 😅
SilBende bana yazdınız sandım ama bazen öyle oluyor. :)
SilBlogger sapıttı iyice :D