Dürüstlük üzerine...

Dün akşam otobüsteyken yeni çıkan K edebiyat dergisinde okuduğum bir yazı epey etkiledi beni. Yazı en önemli yapıtını 23 yaşında veren, 29'unda da ölen Stephen Crane adlı bir yazarla ilgili. Ben okumadım bu adamın herhangi bir kitabını daha önce, ama şimdi merak uyandı doğrusu. Yazıda beni çarpan kısım, Crane'in dürüstlük anlayışıyla ilgili olan kısımdı. Kendimi okur gibi oldum, ama bir yandan da yapılmaya çalışılan çözümlemeler bana uyuyor mu karar veremedim. Bana uysun ya da uymasın - henüz karar veremedim - ilginç saptamalar var. Şöyle diyor yazının sahibi Ali Bayburt:
Crane'in hayattaki önceliği yazı değil dürüstlüktü.
İmkansız şekilde dürüst olmaya çalışan diğerleri gibi bu arayışın kendine ve çevresine verdiği acıların yıkıcılığını çoğu zaman fark edemedi.
Dürüst olmak tutkusu, içindeki dev çelişkileri bastırmanın bir yoluydu sanki.
İnsanın doğasına aykırı bir amaç seçmek hatalarını affetmesini sağlıyordu, kendine verdiği cezaları hafifletiyordu.
Yaşamı ve ölümü ama daha da önemlisi korkuyu yenmek için dürüstlüğü yanına almaya çalışıyordu.
Tüm bu karmaşaya karşı bir kalkan elde etmek istiyordu; bir dayanak.