"Ben küçülünce.."


Biz büyüklerin, çocuklara büyüyünce ne olacaklarını sorup durmaktansa, bazen saçma bir şekilde övünç meselesi haline bile getirebildiğimiz koşturmacamızdan, kasvetimizden, yoğunluğumuzdan ve sınırlamalarımızdan sıyrılıp çocukluğumuzdaki özgür ve hemencecik mutlu olabilen halimize nasıl "yaklaşabileceğimizi" düşünmemiz lazım. Evet, yine o kelime: "lazım". Maalesef öyle bir kasılmışız ki büyüyünce, nasıl rahatlayıp özgürleşeceğimizi, mutlu olacağımızı bile düşünüp hesaplamamız gerekiyor. Çok fena.

Çocuk öyle mi? Neye ihtiyaç duyuyorsa onu yapıyor. Birilerinin onu takıp takmadığı, hakkında ne düşündükleri, etrafa rahatsızlık verip vermediği, yaptığı şeyin yetişip yetişmeyeceği, saatin erken ya da geç olması.. hiçbiri umurunda değil! Uykusu gelince ne zaman ve nerede olursa olsun kapatıveriyor gözlerini, başı düşüyor öne ve oracıkta dalıyor. Acıktıysa yemek istiyor, acıkmadıysa veya canı istemiyorsa allahı gelse yediremiyor. Yüksek sesle konuşunca ya da kahkaha atınca aman etraftakilere ayıp olur gibi bir hisse kapılmıyor, çünkü kahkaha içten gelen bir şey.. ve içten gelen şeyler içte tutulmak için olsaydı adları içten değil, içte olurdu herhalde! Adı üstünde, içten gelip dışa gidiyor; herkesin duyabileceği, görebileceği şekilde. 

Biz ise ne zaman yemeliyiz, ne zaman uyumalıyız, ne zaman gülüp ne zaman susmalıyızlarla heba ediyoruz bahşedilmiş şu kısacık ömrümüzü. meli, malı, meliyim, malısın, mamalısın, mamalıyız, mal(ı) mıyız?!.. Öfff!

Gülelim yahu keyfimizce.. zaten kendini bir halt sanan bir türüz.. ve her şeyi tekeline alıp üstünlüğünü bir türlü kabul edemediğimiz doğaya bile hükmetme iddiasında olan bu nankör ve burnu havada türümüze rağmen ayakta kalmaya çalışan muhteşem bir dünyada yaşıyoruz.. 

Değer mi bu kadar kastığımıza? 

Uzun lafı kısası.. uykunuz gelince uyuyun, acıkınca bir şeyler yiyin, acıkmamışsanız "aaa ama yemek saati, yemem lazım" diye doldurmayın mideyi boşuna, susayınca kana kana su için, gülmek isteyince gülün, tutmayın içinizde, somurtmak isteyince de somurtun gönlünüzce, nasıl olsa siz bile sıkılacaksınız eninde sonunda kendi kasvetinizden.. İçinizden gelen bir şey varsa, bırakın gelsin ve geçsin.. iyi ya da kötü.. çıkmasına izin vermediğiniz her şey içeride üst üste yığılacak çünkü ve nihayetinde yer kalmayınca patlayıp ortalığa saçılacak karman çorman.. 

Etrafınızdaki çocukları gözlemleyin fırsat buldukça.. Kendi çocuğunuzu, parkta oynayan çocukları, küçücük yaşlarında çalışmak zorunda kalan sokak çocuklarını.. İçinizdeki çocuk dedikleri şey, içinizden geleni tutmayıp serbest bırakmakla eşdeğerdir belki de..