Pazar Gecesi Yazısı

"From within I found a gate
almost unnoticeable.

As I quietly rise through it, 
I see the world differently."   



- Pekka Streng -
Herkesin, elbette pek çok farklı özelliğin yanı sıra, doğuştan getirdiği ve ömrü boyunca kah ilerleyip kah gerileyerek hep yanında tuttuğu temel bir (ya da birkaç) özelliği olduğuna inanıyorum. Kimininki koşulsuz şefkat gösterebilmek ya da sonsuz anlayış, kimininki tarafsız kalabilmek, kimininki güldürüp rahatlatmak, kimininki insanların damarına basıp sabrını sınamak, kimininki farkında olmadan yol göstermek.  Yani çabasız, tamamen özden gelen bir özellik. Benimki ne diye düşünüyorum bu aralar (yine) ve hep aynı yere çıktığımı görüyorum.

Kendimi bildim bileli soru soruyorum. Kendime, başkalarına, hayata, sıklıkla yüksek sesle, ama bazen de içimden ya da fısıltıyla.. Cevaplar net gelmediğinde kafam karışıyor, odaklanamaz hale geliyorum, gergin bir insana dönüşüyorum, zaman iyice ağırlaşıp boğazıma oturuyor sanki ama bu kargaşa da beni yeni sorulara ve sorgulamalara itiyor ve ben onlar sayesinde yeni yollar buluyorum. 

Ben soru sorarak öğrenebiliyorum. Cevap gelmese de. 

Bazen sorular cevaplarıyla birlikte geliyor, o zaman pıt diye anlayıveriyorum falancanın neden öyle davrandığını, filancanın neden şunu dediğini veya tuhaf görünen bir durumun altında yatanı. Çoğu zamansa uzun süre cevapsız kalıyorum ve artık sorunun kendisini unutayazdığım sırada bir şey oluyor ve kilitler açılıyor kafamda. Işıklı bir yol beni o ana geri götürüyor ve olayı ilk algıladığım halinden çok başka bir şeyler olduğunu görüyorum.

Başkalarına sorduğum sorular çoğunlukla kendime sorduklarım oluyor galiba. Soru işaretinin kancasını kalbime atıyor ve cevabın o kancaya takılıp yüzeye çıkmasını umut ediyorum.

Sanırım en çok, kırıldığımda ya da öfkelendiğimde soru soruyorum. Bazen de safi meraktan. 

Bu aralar sorduğum sorular hep kendime. Bazen yoga dersinde öğrencilerime yönelttiklerim şekline bürünüp, bazen buraya yazarak, bazen de bir müziğin içinde kaybolup o anıdan bu anıya koşarak. 

Sanırım şimdi oturup hayatımdaki bazı insanların bu varsayımsal temel/belirleyici özelliğinin ne olduğunu bulmaya çalışacağım; sorular sorarak, bana neden tekrarlanan bir şekilde o veya bu davranışı gösterdiklerini, beni delirttiğini ya da kırdığını düşündüğüm özelliklerinin aslında ne açıdan bana ışık tutan fenerler olabileceğini anlamaya gayret edeceğim. Ve biliyorum ki çoğunu anlayamayacağım. En azından yakın bir gelecekte.

Neyse ki misyonum cevap almak değil, soru sormak.