Güneş de Doğar (a.k.a. "The Sun Also Rıses") ☀️🌿



Günaydın ahali. Ankara bugün güneşli. Buz gibi ama pırıl pırıl. Günlerdir üstümüzde sürekli yer değiştiren gri bulutlar -en azından şimdilik- gitmiş. Aslında bulut da severim kapalı hava da ama bu ara kendim fazlasıyla bulutlu olduğum için fazla geldi herhalde.

Neşe, ister kel alaka bir anda tesadüfen gelsin, ister bile isteye arayıp bulalım, üstümüze geldiğinde çoğaltmamız gereken bir şey bence. Kısacık bir "ama şu şu meseleler var ve çok canımı sıkıyor, n'olcak onlar" anı hiç vakit kaybetmeden silip süpürebilir minik neşeyi. Ya da bilinçli bir tercihle o an gülmenin nasıl iyi geldiğine odaklanıp neşeli kalma halini sürdürebiliriz. Her zaman mümkün ve/veya kolay ol(a)masa da.

Dün akşamdan beri öyle bir neşe hasıl oldu bende. Epey yorgundum aslında, her anlamda, ama güzel bir gündü dün. Sabah önceki haftanın üstümde bıraktığı ağır toz yığınlarını silkelemek için bana iyi geleceğini bildiğim birkaç podcast ve youtube yayını izledim. Dolmuşta ve bölüme yürümem boyunca da devam etti dinlemem. Sonra komik öğrencilerimle derste yaptığımız muhabbetler çok güldürdü, çıkışta da geçen dönemden iki öğrencimin dahil olduğu bir müzikale bilet alıp mutlu oldum. 

Yine bir dolmuş yolculuğu sonrası eve gelip sabah buzluktan indirdiğim tavuğu yaparken (et yemiyor olmam et yiyenleri beslemiyoruz anlamına gelmiyor sayın seyirciler) pirinç ısladım, mercimek çorbası, salata ve tarihi geçmeden kullanmam gereken istiridye mantarlarıyla sotemsi bir şey yaptım. Tüm bunlar olurken, kırk yılın başı okul çıkışı kursu olmayan oğluşumla güle oynaya muhabbet ettik. Canımın en içi, her zaman çok iyi geliyor bana. ♥️🧿

Tabii onca şeyi yaparken bir yandan sürekli bulaşık yıkadığımı söylememe gerek yok herhalde, bu tür rutinlere alışık olanların bildiği şeyler. Şunu fark ettim, son birkaç aydır bulaşık makinesine hiç dokunmuyorum. Elbette biliyorum su tasarrufu falan filan ama bulaşık yıkamanın terapötik (bu kelimeyi doğru yazana kadar üç dakika geçti yemin ederim) bir yanı var benim için ve (bazen söylenerek de olsa) yapmayı sevdiğim tek ev işi olabilir. Suya birebir dokunmakla ilgili belki, bilmiyorum. Ya da darmadağın ve kirli bir yığının yerini temizliğe ve düzene bıraktığını çok kısa sürede ve kan ter içinde kalmadan görmek.

Bizim evde yemek düzeni çoğumuzun çocuklukta alışageldiği gibi değil, çünkü eve geliş saatlerimiz ve acıkma zamanımız farklı, benim açlığa dayanma eşiğim çok düşük, eşimin spor düzeni falan filan. Yani üçümüzün aynı saatte yemek yemesi çok nadir, hatta ben okuldan geldiğimde çok aç olduğum için tek yiyorum çoğu zaman. Ama dün oğluşla aynı anda evde olup ben de üşenmeden yemek yapıverince birlikte muhabbet ede ede yedik. İyi geliyor onu dinlemek, sakinleştiriyor, mutlu ediyor, şükürlerime şükür katıyor. 🙏🏻

Eşimin Pazartesi bisiklet seansları uzun sürdüğü için yemek faslı bitip salona geldiğinde ben esnemeye başlamıştım bile. Kitap okumak niyetiyle yorganın altına girdiğimde, yazının başında bahsettiğim o neşe halinin beni tam da uyumadan önce bulmasını sağlayan bir şey yaptım. Friends ve Seinfeld blooperlarına (çekim hataları) gömüldüm. Nasıl iyi geliyorlar bana bilseler. Instagram'ı kapatmadan önce "beni hiç tanımayan ama kendimi çoğu insandan daha yakın hissettiğim uzak arkadaşlarım" olarak gördüğüm dizi karakterlerini yazmıştım, onu bulabilirsem buraya koyarım belki bir ara, keyifli kısa bir yazıydı.

Ve sabah oldu. Camdan giren o ilk serin sabah havasını çok ama çok seviyorum, kar kış bile olsa. Nasıl canlandırıyor insanı! Aman da uyanır uyanmaz eline telefon alınır mı suçluluğunu zerre hissetmeden hemen birkaç blooper daha izledim, zira uyumadan önceki neşe hali devam ediyordu ve arkadaşlarımı hemen özlemiştim. :)

Kalktım, eşim işe gitmeye hazırlanırken oğluşu uyandırdım, çamaşır makinesini çalıştırdım, kahvenin demlenmesini beklerken akşamdan kalan bulaşıkları halledip kalan tavuk derileriyle Miyu'nun mamalarından derlediğim bir potpuriyi camdan fotoğrafta gördüğünüz muhteşem yaratığa attım. Birkaçı kafasına sırtına falan denk geldi, onları da yalanırken yer artık.😂 Şu an masamdan görüyorum pisiciği, bir ağacın tepesindeki kim bilir hangi kuşa takılmış durumda. Hah, vazgeçti ağaca zıplamaktan. Çimleri uzundur biçilmediği için Amazon Ormanları'na dönmüş bahçenin -en ama en sevdiğim hali, keşke hiç biçmeseler- arkalarına gitti, alçak duvarın üstüne zıplayıp pofuduk kuyruğunu büyük bir zarafetle poposuyla minik ayaklarına dolayıp oturdu. Ve ben bu cümleyi bitirip başımı tekrar kaldırdığımda gitmişti bile.🐾

İşte bugün böyle. Hazır neşe gelmişken yazayım istedim buraya. Malum bir süredir içim karanlık, yazılar melankolikti. Eh, neşe de ne kadar kalacak kestiremiyor insan, gelmişken kıymetini bilmek lazım. 

-O sırada gıcık iç ses- 

Yalnız elifcim öyle yazının başlığında Hemingway'e gönderme yapmakla olmuyor, oturup çeviriye devam etmen lazım canım. 

Taam ya, iki neşelenmiştik şurda.🙄

O zaman sağlıcakla kalın dostlar. Sorumluluklarım beni bekler. Dilerim gününüz çok ama çok güzel geçsin.🌸🧚‍♂️Güne şu parçayla başladım, sizin için de buraya bırakayım.

🎧 🎶

Yorumlar

  1. aaaa ikiz miyiz neyiz? benim de üzerimde ne zamandır olan ufunet, dün kalktı üzerimden neşelendim biraz. hava mıdır, ay mıdır, retro mudur artık neyse ikimizi birden etkiledi demek :)
    yalnız sen oğluşla ilgili her haber verişte benim aklıma o dikili sahilinde geçirdiğimiz gün ve oğluşun şekerliği geliyor aklıma. öp kuzuyu benim için lütfen :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tabii ki hemen gidip öptüm ehehehehe. Şule ne küçüklerdi ya, senin oğluşla suda yaptığımız muhabbet de aklımda hâlâ... Zaman çok acayip cidden. Yolları hep apaçık olsun inşallah. 🙏🏻🧿

      Sil

Yorum Gönder