Köprüde Beklerken



Fotoğraf: "Old Stone Bridge" - Melanie Kirylo, 2018.


Zamanın nasıl ve neyle aktığını çok algılayamadığım bir dönem oluyor. Ne ara okula gidiyor, ne ara eve dönüp yemek yapıyor, ne ara uyuyuyor-uyanıyor, ne okuyor ne düşünüyor ne hissediyor neyi fark edip neyi es geçiyor elif, emin değilim. Şu an buraya yazmam bile lüks desem yeridir. 

Ama şu an köprüdeyim. Tam ortada. Kimsenin bana ilişmediği yerde. Hem geride bıraktıklarıma, hem gelmekte olanlara aynı mesafede, tek başıma. Zamanı dondurmuş gibi hayal edip aşağıdaki sulara, başımın üstünden uçan kuşlara bakıp derin nefesler alarak. 

Okul epey yorduğu için çeviri ağır gidiyor - hatta bazı günler gitmiyor. İkinci romanı bitirmeme çok az kaldı ama aksayan/örtüşmeyen/çelişen yerler varsa diye baştan okumasını yapıp son bölüme neleri dahil edip etmeyeceğime karar verme, bolca not alma aşamasındayım. Yazar söyleşilerine katıldım bu ara çokça, iyi geliyor bir yandan, kitap-kalem severlerle bir arada olup onları dinlemek, ama bir yandan da cidden çok vakit alıyor. Biraz geri çekilme vakti yine sanırım. Okuma dersek, yeni kitaplar da var başladığım, iki-üç ay önce başlayıp devam ettiğim de. Her zamanki düzensiz okumacı elifınt yani.

Birkaç yazı önce "eninde sonunda bu sosyal medya denen şeye  yazı-çizi vesilesiyle dönmek zorunda kalıp tükürdüğümü yalayacağım gibi geliyor" demişim; öyle de oldu malum. Zorunda kalmadım aslında, "Ekmek Balinanın Karnında" öyle keyif alarak yazdığım bir öyküydü ki - koca bir ay üstünde çalıştığım - derece alınca hakkını vermek istedim doğrusu. Ama sorun, daha önce sosyal medyadan durup durup kaçmalarımla ilgili yazdığım her şeyde görülebileceği üzere, bu değil zaten. Giriş yaptığım an inanamadığım bir hızda ona şuna buna bakma halinin geri dönmesi. 

1.5 aylık net ve temiz uzaklaşmam sonrasında hesabımı tekrar açtığımda şunları gözlemledim, burada not olarak dursun kendime. 

  • Özlemediğim ve artık takip etme/bakma ihtiyacı hissetmediğim çok şey var, şükür. Bu süre zarfında onlar ayıklanıp gitmiş bünyeden.
  • Ama oradan edindiğim bazı arkadaşların paylaşımlarını görmeyi de özlemişim, yalan yok.:)
  • Anında tekrar başlayan ve benim kontrolüm dışında çığ gibi büyüyen bilgi akışı hâlâ rahatsız edici ve kesinlikle kişinin kendinin bunu kontrol etmesi gerekiyor. 
  • Sadece "gerçekten" istediğim/keyif aldığım şeylerin paylaşımını yapıp "ayıp olmasın paylaşımları"na hiç girişmemek en güzeli ve ne büyük kafa rahatlığı. Kızan kızsın, bozulan bozulsun. Öncelik benim keyfim, ihtiyacım.
  • Kedi-köpek-yemek videolarına hiç bulaşmadım, ilginç. En çok vakit alan şeylerden biri o "keşfet" alanıymış sanırım.
  • Bir tür doyum ve aşım sınırına ulaşmışım belli ki sosyal medya konusunda ve eski bağımlılık halimden öyle bir sıtkım sıyrılmış ki artık öyle olmaz gibi hissediyorum. (umarım, pliz, dinimiz amin)

Şimdi buraya girince yarım bıraktığım ödev okumalarına dönmem lazım. Tatlı bir ara oldu yine bloga uğramak. Çünkü görevler sorumluluklar hiç bitmiyor ve insana nefes alacak sakin alanlar lazım. Kaçış rampaları. Ben yaratmış da olsam, bunun gibi bir tür "no man's land", başkaları için değilse de benim için tarafsız bölge. Altından gürül gürül suların aktığı, tepesinde mavi gökyüzünün sonsuza uzadığı, ihtiyaç anında hep orada bekleyen sağlam, taş bir köprü.

Köprümden size el sallıyorum şu an. İyi günler olsun madem.

Yorumlar

  1. köprü şahaneymiş yalnız. ben de kendime bir başka köprü bulsam bu ara, ne iyi olacak. deli bir yoğunluk içindeyim. gören dünyayı kurtarıyorum sanacak!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O adsız benim tabii, şule! Bilgisayardan okuyamıyorum senin blogu, kitleniyor ya, telefondan da adım çıkmıyor böyle :-(

      Sil
  2. Ah, eski taş köprüler...
    Geçen hafta çok güzel bir kaçını görmüş mutlu olmuştum. :)
    Kolay gelsin Elifciğim, yazacakların köprünün altından geçen sular gibi aksın.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder