Keçiden Haberler 🐐


Efenim selamlar. Üç hafta süren ve süründüren pis bir gribi, dudağımın iki ayrı yerinde çıkan kafam kadar uçukları falan nihayet atlattık galiba derken bu sefer de geçen hafta sol gözümde ufak bir dana boyutunda ve gözümün etrafında "dolaşan" (evet bildiğiniz kafasına göre gezindi durdu arkadaş) bir de arpacık çıkınca bi "eeeeh yeter ulen nolii" demedim değil. Sonra yine kabul modu elbette, ya ne olacaktı? Lensler ve (zaten hep eser miktarda kullandığım) makyaj malzemeleri bir süreliğine rafa kalktı, normalde sadece evde taktığım gözlüğüm, uyku hariç her an burnumun üstündeki yerini aldı (bkz. iki aydır beklediğim ve çok önemsediğim Route söyleşisi fotoğrafı) ve doktorlara gidildi, merhemler damlalar hıdılar bıdılar uygulanmaya başladı ve hâlâ da tedavi devam ediyor. 

Kim görse nazar artık bu kadarı diyor. Her kim nazar ediyorsa, Allah aşkına az ötede oynasın ve bu kimsenin etlisine sütlüsüne karışmayan bendenize bulaşmasın artık pliz. 

Pazar günkü söyleşi nefis geçti. Hem sevgili Burak Görün'ün isabetli ve düşündüren soruları sayesinde, hem tahminimin çok ötesine geçen yaklaşık 55 kişilik  kalabalık sayesinde, hem de aynı gün aynı saate Route'un başka bir salonuna başka bir yazar etkinliğini "benden çok sonra" ayarlamasına rağmen benden saati/günü değiştirmemi talep edip sonra da elinden geldiğince sabote etmeye çalışan bir sözde edebiyatçı/yayıncı/söyleşiciye rağmen. İnsanlar cidden çok tuhaf ya. Route'un kütüphane katındaydı bizim söyleşi ve bir gittik ki minnacık camlı giriş kısmına dört (evet tam "dört"!) adet diğer yazarın afişleri, duyuruları asılmış! Yahu, sen zaten "bizim kitap kulübümüze 80-100 kişi geliyor öhöm öhöm" diye böbürlenmeyor muydun, benden korkun nedir bu kadar arkadaş? Herkesin kitlesi farklı. Hem tut ki senin "güruhundan" biri yanlışlıkla benim söyleşiye geldi. Söyleşisi olan diğer yazar erkek ve sakallı yahu! Okur bana bakınca yanlış yere geldiğini anlayıp çıkmaz mı zaten? Şaka mısınız?

Valla kendinden başkasını tanımayan, herkesin birbirinin ayağını kaydırmayı kendine iş edindiği her tür "camia" sinir ediyor beni zaten, ama bu bir de "edebiyat" camiası olunca, edebiyat gibi bir şeyi bile kendi anlamsız ve ego yüklü görünürlüğüne katkı olsun diye kullananları gördükçe cidden çok soğuyorum insanlardan dostlar. Edebiyat yahu, kitap, kendi halinde sessiz, kendi okurunu kendi yaratan bir şey. Neyin rekabeti bu allasen?

Bu arada şunu da belirtmeden geçmeyeyim. Diğer salonda söyleşisi olan yazarımızın bu Alicengiz oyunlarından haberi bile yok diye tahmin ediyoruz. Zira bu saygıdeğer yazarımızı tanıyan seven birkaç arkadaşımız durumdan haberdar olsa asla böyle bir şey tercih etmeyeceğini, istersek durumu kendisine iletebileceklerini söylediler bize. Öyle bir şeyi de biz istemedik, çünkü oyunun içine çekilmeye ve haberi bile olmayan, işinde gücünde edebiyatında olan bir yazarı bu tatsız olaya dahil etmeye gerek yoktu bizce.


Neyse, dediğim gibi tüm fitne fücura ve anlamsız, ergenlerin bile yapmayacağı baltalama girişimlerine rağmen çok güzel ve çok kalabalıktı söyleşi. Geçen yıldan ve bu yıldan (hatta daha da öncesinden) öğrencilerim, okuldan iki arkadaşım ve çoktan emekli olmuş çok sevdiğim bir hocam, yogadan arkadaşlarım, Bilgi Yayınevi'nden Genel Yayın Koordinatörümüz Mesut Bey ve sevgili çeviri editörüm Ceren, Parşömen Fanzin'in kurucusu/yazarı/yöneticisi çok sevgili Onur Çalı ve tanıdığım/tanımadığım bir sürü başka sağlam okur/yazar. Hepsine bir kez de buradan teşekkürü cidden borç biliyorum, çünkü Pazar günü saat 3'te dinlenme vaktinden, ailesiyle ya da kendiyle geçireceği zamandan ayırıp gelmiş, bana ve yazdıklarıma kıymet vermiş bu insanlar. Sağ olsunlar, var olsunlar. 🙏🏻💐 Benzer bir teşekkür cümlesini söyleşide sarf ettiğimde, çok sevdiğim, güzel insan Nurcan Kandiller Hocam'ın "E işte biz de kendimize zaman ayırdığımız için buradayız," demesi de inanılmaz hoşuma gitti. Zorla, rica minnet ya da ayıp olmasın diye değil, gerçekten kitabı ve bizi dinlemek isteyenlerin gönüllü gelişi, en kıymetli olan değil mi?

Söyleşide, Mesut Bey'in de izniyle Uyuşma'dan sonra yayınevinde sırasını bekleyen bir nevi devam niteliğindeki (ama kesinlikle seri kitap mantığında olmayan) ikinci romanımın müjdesini de verdik nihayet. 2026'da çıkacak o da inşallah.🧿 Blog dostları dışında bu yazıya denk gelip buna da haset eden ve nazar değdirme girişiminde bulunan kem gözler olursa diye sanal nazarlık koydum, nasıl? 😂 Öğrenilmiş çaresizlik miydi o terim?


Bu arada, söyleşiyi yapan Burak Hocam'la (kendisini Instagram'da "froggprince" adıyla bulup takip edebilirsiniz) yeni yılda bir edebiyat/kitap podcast'i başlatmaya niyet ettik. Dedik ki kitapları çok seven bir keçiyle bir kurbağa birlikte podcast yapmasın mı? :D Henüz çok yeni bir fikir, ama ikimiz de çok hevesli ve heyecanlıyız. Hadi ilk haberi de buradan sessiz sakin vermiş olayım. :)

İşte böyle sevgili blog dostları. Sağlıcakla kalın. 

Yorumlar

  1. Çok ama çok geçmiş olsun 🤗🙏💐

    YanıtlaSil
  2. Edebiyat dünyasında olanlara bakın , insan en son ihtimal verir. Ama hep aynı işte
    insan olduğu sürece işin içinde her bir şey oluyor. İşimizde ki bu can
    sıkıcı olaylar ruhumuzu kirletiyor, enerjimizi alıyor. Ben de son yazımda biraz yakındım
    çünkü sağlığım bozuldu bir kişi yüzünden.
    Podcast haberine çok sevindim, en kısa zamanda başlasanız da bizde
    sevinsek...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder