Sahalara Dönme Çabasında Bir Elifınt 🐘



Bu ara sahalara geri dönme çabası içindeyim sevgili blog dostları. Yoğun bir çaba diyemeyeceğim, çünkü zihnen ve bedenen yorgunum. Minik, sakin adımlar. Olduğu kadarıyla yetinip olmadığı kadarına üzülmeyerek.

Hangi sahalar bunlar peki? Aslında günlük hayatımın olağan parçaları olan, ama son dönemde uzun sürelerle askıya almak zorunda kaldığım hemen her şey: başta yazı, sonra kitap okuma, çeviri, kısa sabah rutinlerim ve son olarak da Youtube kanalım. Ne yapmak istediğini, neyden keyif aldığını ve neleri vakit/enerji kaybı olarak görmediğini, para kazansan da kazanmasan da emek vermekten kaçmayacağın şeyleri keşfetmek ve bunların inşası ben gibi inatçı keçiler için zaten biraz geç olabiliyor. Eh, sen ne istediğini -hayatınla ne yapmak istediğini yani- buldun diye de hayat durmuyor ama. Kafasına göre takılıyor ve sen yeniden yeniden yeniden ona uyumlanırken buluyorsun kendini.

Şimdilerde yavaş yavaş dönmeye çalışıyorum bana iyi gelen, sevdiğim şeylere. Yazı bunların en büyüğü olduğu için geri dönüşüm daha ağır olacak, zaman alacak, bunun farkındayım ve üstelemiyorum. Çeviri daha iş gibi bir iş olduğu için tekrar düzene sokarım birkaç güne diye umuyorum. Sabah rutinim de kısa ve abartısız olduğundan onu da halledebilirim gibi. Okumaya Erling Kagge'nin Bir Kâşifin Felsefesi ve Meltem Gürle'nin İrlanda Defteri'yle sakin, huzur veren bir dönüş yaptım. Ama bu sabah aklımda Youtube'la uyandım ve sanırım çeviri/yazı gibi daha yoğun şeylere dönmeden önce oraya yeni içerik fikirleri üretmek iyi gelecek bugün bana. (Kanalı merak edenler blogun ana sayfasındaki gözlüklü keçiye tıklayabilir.)

Youtube'a Aralık 2024 gibi başladım sanırım; 8-9 ay olmuş yani ve şimdi baktım da bir kitap/yazı kanalı için 611 abone hiç de fena değil. Bu kanal da ben gibi, yazdıklarım gibi, çevrem gibi uyumlanıp değişiyor devam ettikçe, onun da farkındayım. Stoklayarak çektiğim ve kanalın "sabitleri" olan Pazartesi yazı çalışmalarıyla Perşembe Okumaları'nı tek oturumda birkaç video çekerek halledip her hafta benden ve işimden-gücümden bağımsız düzenli yayınlanacak şekilde yüklüyorum. Ama onlar dışındakiler genelde o an içimden gelen fikirleri platforma az bir planlamayla ve hızlıca taşıdığım şeyler oluyor. Şimdilerde stoklar tükenmeye başladı ve bu ara evin sessiz vakitlerini kollayıp yeni stoklar üretmek için bir miktar planlama yapmam gerekiyor. 

Birkaç gün önce Okuryazar Keçi'de paylaştığım gönderiyle gönüllü bir etkileşime daha geçmiş oldum izleyen kitleyle. "Daha" diyorum, çünkü bu platform tamamen gönüllü etkileşime girmekten ibaret değilse ne ki zaten. Şuydu gönderi:


Benimki gibi sessiz sakin, fazlasıyla kendi halinde bir kanal için 17 oy güzel bir rakam. :) Gerçekten bu kadar cevap almak bile şaşırttı diyebilirim. Çeviri videoları derken kendim bile ne kastettiğimi tam bilmezken ona da oy gelmiş; artık mecbur oturup düşüneceksin elifçim.  :) Ama beni en çok şaşırtan üçüncü maddenin %50'ye yaklaşması oldu. Sanırım YKS, babamın vefatı, rutin oluşturma, enerjini sana iyi gelen şeylere harcama, instagramı kapatma, kırkından sonra YouTube açma vs videolarının neden kitap/yazı videolarından çok daha fazla etkileşim aldığını da gösterdi bu bana. 

İnsanız ve yaşımızdan, inancımızdan, işimizden gücümüzden, cinsiyetimizden, doğduğumuz yerden, aldığımız eğitimden vs. bağımsız ortak duygu durumlarımız, ruh hallerimiz var. Tam da romanım Uyuşma'daki karakterlerin isimlerini olmayan bir dilde uydurma, romanın geçtiği mekânları belli bir ülke ya da coğrafyayla sınırlamama sebebim işte. Birbirimize istesek de istemesek de en çok "bağlı" olduğumuz şey duygular bence. Sevdiğimiz biri ölünce hepimiz üzülüyor, güvenliğimiz tehlikeye girdiğinde hepimiz korkuyor, başımıza daha önce deneyimlediğimiz bir şey geldiğinde hepimiz bir dereceye kadar kaygıya kapılıyor ve "kendi elementimizde olduğumuzda" (being in your element; bunu önceki yazılardan birinde anlatmıştım sanırım; sevdiğin, kendini iyi hissettiğin şeyi yapma hali) hepimiz mutlu, keyifli oluyoruz.

Şimdi hem hâlihazırda devam eden eski içeriklere neler ekleyeceğimi, hem de yukarıdaki yeni listelerle ilişkin neler yapabileceğimi düşünecek, çok özlediğim "yazma eylemine" romanımla ya da yaz başında tasarlamaya başlayıp bırakmak zorunda kaldığım uzun polisiye öyküyle değil, bu tasarı yazı-çizisiyle döneceğim önce. Dedim ya ufak ufak, acelesiz dönüşler bunlar; yoksa geri teper biliyorum, tecrübeyle sabit.

Yazıyı bitirirken bir de not düşeyim yine. Tam bir yıl önce bugün öykü kitabım Hadiseler Cereyan Ederken kitapçı raflarında yerini bulmuştu. Bugün bir yıldönümü kutlaması gibi olsun diye kitaptan bir öykümü okuduğum videoyu paylaştım. Ödül töreninde sevgili Şulem tam karşımda oturup bana gülümsediği için bayılmadığım 2022 Seyhan Livaneli Öykü Yarışması'nda ilk beşe girmemi sağlayan iki öyküden birini okuduğum videonun altındaki açıklamalar kısmında da, kitapla ilgili yazı ve söyleşilere ek olarak, okuldan arkadaşım Bakış Kutlu'nun Spotify'da okuduğu, aynı kitaptan bir başka öykü de var, ilgilisine.

O zaman sağlıcakla kalın dostlar.

🖤


Yorumlar

  1. yaaa ne güzel/özel bir törendi o. covid nedeniyle eve kapanmış bir şuleyi dışarı ancak senin ödül alacağın bir tören çıkarabilirdi zaten :)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder