Buddha'dan Derviş'e Belgeseli🧘🏻‍♀️😂

 


Dün Hazırlık sınavımın son midterm'ünü vermek üzere okuldaydım. Sınav boyunca kehkeh yaparak penceremizin dışında toplanıp havayı nefes alınmayacak kadar basık hale getiren bulutlar, sınav bitip de adımımızı dışarı attığımız anda sadece yağmur değil, dolu da yağdırdı tepemize. Elimde bir önceki yazıda bahsettiğim güzel orkidem, sırt çantamda dönem sonu dolabı boşalttığım için eve gitmesi gereken bir milyon şey, dolmuşa yürümekten anında vazgeçip taksi çağırdım. Ve bilin bakalım n'oldu. Taksiden indiğim anda yağmur ve dolu kesildi, güneş gül yüzünü gösterdi.

Orkideyi, Miyu'nun ne tepki vereceğini merak ederek salon masasına yerleştirip mutfağa geçtim. Harala gürele yemek yapma faslı, (bol domatesli/salçalı makarna, bol sarımsak/soğan tozu katılmış yeşil mercimek, iki çeşit salata) sonra çok acıktığımı fark edip yaptıklarımdan yutarken Netflix'te çerezlik "Thank You, Next" adlı diziye bakıp kendimi Serenay Sarıkaya'nın oynadığı karaktere "Kızım salak mısın, görmüyor musun gerçekten, adamın psikopatlığı paçalarından akıyor" derken buluşum, ama eşimin deyimiyle öksüz doyuracak miktarda yaptığım makarnaya gömülmüşken ne diziyi ne de karakteri bekleyen malum sonu çok da önemseyememe hali.

O kadar yemeği yiyince koltuğa yığıldım kaldım tabii. Oğluşum okuldan geldi o sırada ve benim de aklıma sırt çantamda getirdiğim, öğrencilerimin diğer hediyesi "meditasyoncu tütsülük" geldi. Işıklı mışıklı bir şey, tütsüyü de yakınca figürün etrafını dumanlar kaplıyor öğrencimin gösterdiği videoda, acayip mistik bir görünüm. 

Işık kısmı tamam, usb'yi bilgisayara takar takmaz yandı ve yukarıdaki nefis görüntü çıktı ortaya. Gelin görün ki minik beyaz tütsü tutacağı ve kutudan çıkan bardak altlığı görünümlü iki zımbırtı nedir, tütsü nereye oturtulur bir türlü bulamadık. Toprak komik bir çocuk, hep öyle oldu. Çok küçük yaşlarından itibaren hem acayip ciddi olabilen hem de durup durup beni komik laflarıyla kopartan canımcığım. Ben öğrencilerimle yazışıp "şunu nereye koycaz, bunu öyle mi takcaz" vs diye boğuşurken, "Bak," dedi. "Buda'dan Derviş'e". Kafamı bir çevirdim, tütsünün küçük beyaz zıbıdısını meditasyon yapan figürceğizin kafasına koymuş, "Sadrazam oldu, çok yakıştı bence" diye gülüyor.😂 Ve tabii ben de koptum.🤣 Başka denemeler de yaptık, onu şuraya bunu buraya yok olmadı bir de şöyle. Olmadı allah olmadı. 

     

Nihayetinde bıraktık dervişimizi yazı masasında kendi haline, dedik takılsın istediği gibi, adamcağız bizim yüzümüzden tüm akşam medite olamadı. Uyandığımda, aydınlanıp aşmış bir varlık olarak tütsülüğü kendi kendine yerleştirmiş olur diye ummuştum, ama bıraktığım gibi duruyordu. Miyu da çiçeği hâlâ fark etmemiş. Muhtemelen daha önce evde vazoda duran çiçeklerden çok daha uzun olduğu anlayamadı güdükçüm.

Şu an canım mahallemin en sevdiğim kafesinde günün ilk kopkoyu, acı kahvesini yudumluyorum. Aslında bugün hazır dersim ve sınav görevim yokken evde yan gelip yatmayı hayal etmiştim, ama hafta sonu aldığım tereyağı ekşimiş çıkınca mecbur onu değiştirmek için çıktım. Çıkmışken de Yaratıcı Yazma sınıfının yeni öykü ödevlerini okurum diye düşünüp bilgisayarımı aldım yanıma. Amma velakin kendimi bu yazıyı yazarken buldum. 

Dünün bunaltıcı ve boğucu sıcağından sonra, bugün tatlı bir serinlik var Ankara'da ve Derviş'ten(!) haberler şimdilik bu kadar. Bir kahve daha söyleyip, çalışmaya koyulayım artık.
👩🏻‍💻

Yorumlar