Bir Ankaralının İstanbul Ansiklopedisi 📘🐦🌊



Geride bıraktığımız hafta benim için hem fiziksel hem zihinsel anlamda epey yorucuydu ve hafta sonuna girerken kendime yan gelip yatma izni verdim. Dün de aldığım karara harfiyen uyup arada kısa sürelerle kalkmalarım hariç salondaki koltuğa yapışıp "İstanbul Ansiklopedisi" adlı diziyi baştan sona izledim. Çok sevdiğim Şehr-i İstanbul'a bir yılı aşkındır gidememiş olmanın da etkisiyle belki, aktı gitti dizi.

Eksikleri ya da abartıları var mıydı, hem de bir sürü. Ama hem pek çok kahramanının oğlum ve öğrencilerim yaşında olması, hem özlediğim sokakları ekrandan da olsa görebilmek iyi geldi. 

Tabii bütün gün kıpırdamamanın sonucunda hem dün uyumadan hem de bu sabah uyanınca ilk iş uzun uzun yoga yapmam gerekti, zira bedenim kaskatı kesilmişti hareketsizlikten. Sonra bir kahve yaptım kendime ve oturdum masama. Önce hafta içi çektiğim bir videoyu Youtube'a koydum, sonra sağlam bir kahvaltı eşliğinde başladım blogları dolaşmaya. Ve ne göreyim, canım Güzellikler Defteri de izlemiş diziyi ve kendi ansiklopedisini yazmış! Muhteşem fikir!

Tabii doğma büyüme bir Ankaralı olarak önce kendi şehrimi yazmam daha mantıklı olurdu belki ama mantık arayan kim blog yazısında.😋 Bendeki harfler, yerler kadar kişilere ve anılara da odaklanacak gibi bir hissiyat var başlarken, zira İstanbul benim için hem dostlarla hem de özlediğim kendimle buluştuğum bir özgürlük alanı genel olarak. Bakalım neler çıkacak.

Elif'in İstanbul Ansiklopedisi


A - Ankaralının Hep Özlediği Yer 
Çok söze gerek yok. Hep özlüyorum İstanbul'u. Belki hiç orada yaşamadığım, hayatta kalma mücadelesi vermediğim ve hep güzel anılarım olduğu için.

B - Beyoğlu Sokakları ve Burgazada
Beyoğlu, eski halini biliyor olmayı şans saydığım yerlerden. Eskiden İstanbul'a her gidişimde mutlaka uğradığım, son birkaç yıldır dayanamayıp uğrasam da hemen kaçtığım. Burgazada ise canım Şule ve Sevin sayesinde görme şansına eriştiğim, içtiğimiz rakının tadının hâlâ damağımda olduğu muhteşem yer.

C - Camiler
Hep kalabalık, hep ruhuma farklı hissettiren, sanki nefesimi genişleten, yine de çoğunlukla uzaktan bakmayı tercih ettiğim.

Ç - Çaktırmadan Ağlanan Sokaklar
Flu bir anı. Tam da yukarıda bahsi geçen dizideki çocukların yaşlarındayım. Kalbim çok ağır, adını bilmediğim bir yerde yürüyorum ve gözyaşlarım sel. Ne yapacağımı, nasıl iyileşeceğimi henüz bilmiyorum. Gökyüzü gri, deniz yağmur damlalarıyla hareketli, ben hiç durmadan yürüyorum, nereye gittiğimi bilmeden.

D - Deniz, Deniz, Deniz
Buraya bir şey yazarsam ağlayabilirim. Çok seviyorum. Sesini, kokusunu, görüntüsünü, her rengini, ona dışarıdan bakmayı ya da içinde veya üstünde olmayı. Her şeyini. Canım deniz, güzel deniz, hep özlediğim deniz.

E - Elif'in İstanbul Hali
Neşeli, kaygısız, özgür, hatta biraz hercai, sürekli kaybolduğu için biraz şaşkın ama tasasız, biraz da hüzünlü, nedeni bilinmez, kendi bile sormaz kendine "neden bu hüzün" diye.

F - Falcılar
Yine bir anı. Ortaköy Camii'nin (başkaymış meğer adı, dün dizide gördüm de hatırlamıyorum şimdi, Valide bi şey...) çok erken sabah saatleri. Tek başımayım. İstanbul'a ilk gidişim, yaş 18-19 olsa gerek. Bir falcı yanaşıyor yanıma, gençlik heyecanıyla baktırıyorum falıma. O gidiyor, belli ki arkada pusuya yatmış bir başkası anında dibimde bitiyor, ona da kaptırıyorum paramı. Üçüncü bir tane gelince "e yeter da" diyor yarı Karadenizli içim, koşarak uzaklaşıyorum. Kesin bilgi: İstanbullular, İstanbullu olmayanı, hele ki ilk defa geleni gözünden tanır, tikat. :)

G - Gökyüzü ve Galata
Falcılara paramı kaptırmadan birkaç gün önce. O zaman hızlı tren falan yok, çok uzun saatler süren rötarlı bir yolculuğun sonunda Haydarpaşa'ya gelmişim. Kuzenlerim arabayla karşılamış beni, ama ben binmeden önce uzun uzun göğe bakıyorum. Ankara göğünden daha mı yüksek, daha mı derin, sanki devasa bir kubbe gerçekten. Peki ilk defa dünya gözüyle gördüğüm o kocaman, tombul kuşlar? Muhteşemler!

Ve Galata. Daracık sokaklardan geçip her ulaştığımda görüntüsüyle beni büyüleyen. Etrafındaki dükkânlarda/evlerde kimlerin olduğunu hep merak ettiğim.

H - Haydarpaşa
Hüzünlü. Artık her gittiğimde vapurla önünden geçerken önüne gerilmiş bezdeki çizimine baktığım. İstanbul'a gitmediğim bu bir yıl zarfında bir değişiklik var mı bilmiyorum tabii.

I - Issız Arka Sokaklar
Gecenin köründe tek başıma hızlı adımlarla yürüdüğüm, o zaman her neye kızgın ya da kırgınsam kulağımdaki kulaklıklardan o duygulara dair müziklerin içime aktığı anlar. "Ne kadar cesurmuşum," diye hatırladığım. Şimdi olsa muhtemelen korkacağım.

İ - İstiklâl Caddesi
Buradaydı işte o arka sokaklar. Kaybolduğum, bir sağa bir sola sapıp yön arama kaygısı olmadan arşınladığım, insanların bana baktığı, benim de onlara. Birbirimize hiç bulaşmadan, kendi yalnızlıklarımızda.

J - Je t'aime
Valla j harfi hep sıkıntılı bizde malum. Bari dedim "Seni seviyorum" diyeyim güzel şehre. Jean Pierre falan bi şey çıkar kesin baksam, ama ben sadece  je t'aime deyip geçeyim.

K - Kediler, Köprüler, Kiliseler ve Kadıköy
Ya bu dörtlü çok ama çok önemli benim için sanırım. :) Her yerden fırlayan ya da arabaların üstleri dahil her yerde uyuyan kediler; bakmaya doyamadığım, koca şehri hem birleştiren hem de ikiye ayıran uzun uzun köprüler; nereye gittiğimi bilmeden yürürken beklemediğim anlarda karşıma çıkan ve her defasında muhakkak bir ayine denk geldiğim kiliseler; tüm arkadaşlarım orada yaşadığı için kısacık bir zaman aralığında hepsiyle görüşebilmeme imkân veren canım Kadıköy. Hepsine çok kalp. :)

Ayrıca Kadıköy'de kalıyorum demeniz yeterli diil taam mı. "Kadıköy sizin Çankaya gibi bi şey elifcim! Neresi olduğunu söylemen lazım!" Ahahahaha iyi beeee.😂

L - Labirent
İstanbul benim gibi az bilenler için tam bir labirent. İster çıkmaz bir sokağında sessizce otur kal ve kimse bulamasın seni, ister dön dolaş kaybol.

M - Martılar, Maçka Oteli İTÜ, Moda, Motor
İstanbul'la ilgili en sevdiğim şey gerçekten martılar olabilir. Aksi, huysuz, kaşları çatık, korkusuz, özgür. Biraz ben gibi, ama çokça benden de öte.

İTÜ Maçka Oteli'nin yeri ayrı bende. İlk seferinde bir Shadow Yoga eğitimi sırasında kaldığım, daha sonra eşimle ve oğlumla şehri gezmeye gittiğimizde kaldığımız, otele çıkan yokuşları az arşınlamadığım.

Moda. "İstanbul'da burada yaşanır işte" dediğim yer. Kedi ve kedisever cenneti. Muhteşem.

Motor bir deniz taşıtı, lütfen, cık cık cık, nasıl bilmezsiniz. 😂 Şaşkın Elif'in asla bitmeyen komik İstanbul aydınlanmaları.

N - Not Defterlerine Düşülenler
Bunlar bende saklı. Amma illa ki girmiştir bazısı öykülerime, hatta belki romanlara.

O - Ortaköy
Özellikle sabah otobüsten veya trenden iner inmez, daha sessiz ve ıssızken gitmeyi sevdiğim. Sahaflarına bayıldığım, camisini ve boğazın derinliklerini uzun uzun seyrettiğim.

Ö - Özlediğim İnsanlarla Buluşma Mekânı
Behiye, Erinç, Dilara, Özge, Gözde, Şule, Sevin, Ayşegül...

P - Parklar
Uzun yürüyüşlerimde içlerinden geçip beni hiç umursamayan kedilerle selamlaştığım, adlarını hiç bilmeden, öğrenme çabasına da girmeden.

R - Ruhumun Başka Ruhlara Karıştığı Yer
Sanki her gittiğim şehirde başka bir elif var beni bekleyen. İstanbul'dakini bir başka seviyorum. Özgür kız.

S - Sevin'de Yaptığımız Muhteşem Kahvaltı
Ya çogzeldi gerçekten. Fil gibi yemiştim. Yine olsun yine yerim. 😂 Ama daha güzeli muhabbetti, gülüşmeler ve paylaşımlardı. Hep içten, hep sıcacık.

Ş - Şule'nin Balkonunda Kahve Keyfi
Canım Şule'nin verdiği gri hırkanın içine gömülüp muhabbet ve muhtar martıların bağırış çağırışları eşliğinde kahve. Ne kadar mesuttum o kış günü çiçeklerin arasında sandalyede bağdaş kurmuş otururken ve canım Miço içerideki masanın üstünden gözünü dikmiş bana bakarken. :)

T - Tren Yolculuğu
En sevdiğim. Kendimi unuttuğum ve yeni kendimlerle tanıştığım. İstanbul'a girdikten sonra yolu Marmaray'la kesişmeye başladığı an yavaşlasa da çok sevdiğim. Beni güzel şehre kısa yoldan ulaştıran.

U - Unutmak İçin Gidilen Bir Şehir
Neyi mi? E tabii ki işi gücü. İş yerim İstanbul'da olsa bu kadar sever miydim bilmiyorum. Ankara'dan bir başka büyük şehre gidip orada işe gitmek zorunda olmamak bir özgürlük. Kendimi unutmak mı bir nevi? Kim bilir, bazı açılardan olabilir. Sıkıcı, aşırı sorumluluk sahibi elif'i. Telaşlı, tasalı, çok düşünen elif'i.

Ü - Ülke Olarak İstanbul
"Anne, İstanbul başka bir ülke mi?" Oğlumun küçükken sorduğu milyonlarca muhteşem sorudan biriydi bu. Çok keyif vermişti her şehri bir ülke olarak algılaması. :) Canımın en içi oğluşum.💚

V - Vapur
Deniz, köpük, martılar, simit, çay, saçımda ve yüzümde rüzgâr, bir kıyıdan diğerine, bir hayalden ötekine, sanki zamanda yolculuk eder gibi, ya da bir sarmalın içinde kaybolmuşum, vapurdaki herkes de sarmalın farklı bir kolunun içinde, kendinde.

Y - Yokuşlar ve Yürümek, Hiç Durmadan
Sporcu/bisikletçi eşimin aksine yokuş çıkmaktan nefret eden biri olarak İstanbul'un beni en zorlayan kısmı olabilir yokuşları. Ama merdivenli bir yokuşsa -yine adlarını hiç bilmeden- biraz toleransım artıyor diyebilirim, zira merdivenle taçlandırılmış namıssız yokuşlar pek güzel, pek estetik görünüyor gözüme ve tav oluyorum hemen. 😏 Kan ter içinde ve nefes nefese merdivenin başına geldiğimde çokça ve genelde yüksek sesle küfretsem de.😂

Z - Zamanın Farklı Aktığı Büyülü Şehir
Belki de akmıyordur. Onca sesin, bağırış çağırışın, denizin, kuşların, insan sellerinin içinde şehir sadece durup izliyordur bizi. Gökdelenler de yükselse, gemiler uçaklar da geçse, İstanbul sadece ve sadece İstanbul olarak öylece duruyordur, zamanın içinde donup kalmış halde. 


💙

Yorumlar

  1. Yaaaa muhteşem olmuş kuzucum. döktürmüşsün vallahi. bir Angaralı olarak alfabenin tüm harfleriyle ilgili bir şey yazabilmiş olmana ayrıca hayran oldum. "J" en sevdiğim oldu :) Bence İstanbul da sana karşı boş değil :)
    Bizim balkondaki o sabah ne güzeldi gerçekten. Bir gün önceki senin ödül törenin koskoca bir salgın inzivasını yıktığım geceydi benim için. İlk defa sosyalleşmiştim sayende! Ve tabii canımın en içi Miçocum...senin gibi bir kediseveri bile korkutabilmişti asosyal oğlum benim.
    yine gel, hep gel, özlüyoruz seni. ben, sokak kedileri, martılar, blog deyzeleri ve herşey :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de sizi çok özlüyorum Şulecim, valla ve de billa. 💜

      Sil
  2. Şule hepimize ilham vermiş anlaşılan, ben de bir Ankaralı olarak Ankara alfabesine başladım, yarın yayında olacak ama ben klavyeye oturunca kendime dur diyemiyorum. Uzun uzun yazınca birkaç bölüm halinde yayına girecek...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ankara'ya başlarsam biter mi yoksa benimki de sonsuza mı uzar acaba diye düşündüm şimdi. :)

      Sil
  3. Ne güzel bir şehir güzellemesi bu böyle. Ankara'lı olarak İstanbul analizi de
    çok farklı bir bakış olmuş. Zevkle okudum. Hepimizin her şehri yaşayışı, bakışı çok farklı aslında , Zaman zaman bunu yapmak gerekli...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kesinlikle, her yer herkeste farklı izler bırakıyor. Yaşadığınız deneyimler, kimlerin orada olduğu, havası suyu mekânları her şeyi.

      Sil

Yorum Gönder