Deklarasyon No: 45678


Bu sakin bir yazı olmayacak. Belki anca bir sakinleşme yazısı olabilir. İnsan psikolojisi ilginç. Hem de ne ilginç. Sabahına gayet sakin, yumuşacık başladığın bir günün akşamında sinir topuna dönüşmüş olabiliyorsun. Malum memlekette hadsiz çok. Sende nasıl bir etki yaratacağını zerre umursamadan konuşan, davranan, hiçbir taşın altına elini sokmasa da oturduğu yerden her şeyle ilgili ahkâm kesip akıl fikir saçmakta hiç beis görmeyen daha da çok. Delirmek işten değil dedikleri cinsten bir memleket.

Devam etmeden önce, 17-18 yaşlarımdan beri ne zaman bunalsam sokaklarda koşarak avaz avaz söylemek istediğim şu nefis parçayı bırakayım, belki benden başka da vardır avaz avaz bağırma ihtiyacında olan, iyi gelir, candır. Valla vaktiniz, genişçe alanınız, bacaklarda gücünüz varsa takın kulaklığı, açın pergelleri, vurun kendinizi sokaklara. Öyle kuvvetli bendeki etkisi bu şarkının.




Yıllardır, çocukluğumdan ve yoğun olarak da yirmili yaşlarımın başından beri hep nasıl daha iyi bir insan olurum, nasıl daha sakin olurum, nasıl daha anlayışlı ve hoşgörülü olurum, nasıl kalp kırmam, insanları nasıl daha iyi anlarım, kendimi ve tepkilerimi nasıl daha iyi çözümlerim diye neler izledim neler okudum ne yoga eğitimleri ne kitaplar, defterler, videolar ve podcastler tükettim, yazsam buralara sığmaz. Önceleri hevesli oluyor insan, süreç çok zor da ilerlese acılı da olsa. Ama yıllar geçtikçe bakıyorsun ki gerçekten etki edebildiğin tek insan kendinsin, o da bir yere kadar, çünkü şartlar, insanlar, hayat sürekli değişiyor ve her an bir (veya birkaç) stres sebebi doğuyor. Sen böyle dünya için küçük kendin için kocaman mücadeleler verirken, kırmamak için uğraştığın o insanlar kendi keyfine, ihtiyacına, çıkarına göre gelip senden irili ufaklı parçalar alıp gidiyor, ve nihayetinde bir sensin kendine kalan ve gittikçe azalıyorsun vere vere vere vere... Sonra bir "DUR" anı geliyor. Bir "yeter" anı. Bir "haddini aştın, az öte git" anı.

Bu öyle bir an ki yıllarca kendi üstünde çalışan, kimi zaman uçlara gidebilen duygularını kendine ve başkalarına zarar vermeyecek şekilde kontrol altına almak için onca emek harcayan, kimsenin kalbini kırmayayım ama artık ben de kırılmayayım diye kendini korumaya alan sen değilmişsin gibi, koca koca taşlar kayalar bir anda kafandan aşağı iniverebiliyor. Onların altında kaldığın an sadece oradan çıkmayı düşünebiliyorsun, ve o anın içinde seni alev alev yakmaya hazırlanan, her an patlayabilecek volkan - ilginç bir şekilde - aynı zamanda seni dimdik ayakta tutan ve karanlıktan çekip çıkaran şey oluyor.   

Kendinle kalabilip içine döndükten ve sakinleştikten sonra bir bakıyorsun, o "pamuk ipliğine bağlı" dedikleri şey hiç de hafife alınmaması gereken bir gerçeklik. Ve o pamuk ipliği sen ne yaparsan yap arada kopacak, hem de öyle pamuk gibi yumuşacık değil, paket lastiği gibi hızla kopup suratına çarparak canını yakacak. İstediğin kadar kontrollü olduğunu san, kendin dışındaki hiçbir şeyi ve hiç kimseyi kontrol edemeyeceğin için bazı dönemlerde çatır çatır kopacak o ipler lastikler, ve sana kalan yine sen olacaksın. Kabuğun derin yüzeyin yara bere içinde, ama özün hâlâ capcanlı. İşte tam da bu yüzden, sana kalan sadece sen olacağın için, ne akıl ne beden sağlığını, hayatına keyfine göre girip istediklerini sana dikte edebileceğini sananların eline bırakabilirsin. Kendine sahip çık güzel arkadaşım. Elifim sana söylüyorum, elifgibiler siz anlayın.

Bu, yıllar içinde çok düşüp çok kalkarak kendi yolunu bulmuş bir garibin ara ara tekrarlamak zorunda kaldığı bir deklarasyondur.

Suyunuza gidip işinize gelen şeye hizmet etmeyeceğim. Boş gezenin boş kalfasıymışım muamelesi yapıp günümün en verimli saatlerini çalmaya çalıştığınızda buna izin vermeyeceğim. Manipülasyonlarınıza, zehirli atıklarınıza, bencilliklerinize, çarpıtmalarınıza, duygu sömürülerinize, her şeyin en iyisini ben bilirim tavrınıza, sesim/sözüm iyi niyetli ve yumuşak çıkıyor diye kararlarıma, günüme, zamanıma, kişiliğime müdahale edebileceğiniz yanılgısıyla kendinizde zırt pırt hayatımın orta yerinde belirme hakkı görmenize fazlasıyla doydum, hatta artık kusmak üzereyim. Gülümsüyorum diye aptal değilim, sormuyorum diye bilmiyor değilim, tepki vermiyorum diye yaptığınız şeyi anlamıyor değilim. Aslına bakarsanız, sandığınız hiçbir şey değilim ve çok şükür ki olmak zorunda da değilim. 

Gidin kendinizle uğraşın artık. Siz gitmiyorsanız da, ben sizden gittim, sonra nerede bu demeyin. Ay ya da deyin ya, çok da fifi.

Bak yazıp içimi dökünce geri geldi sakin keçi. Tepeme patır kütür yığdığınız o kayalardan dağ yaptım kendime, siz aşağıda tepişmeye devam ederken tırmandım o dağın tepesine, izliyorum gösterinizi. Birkaç yıl önce kendime benzetip çizdiğim şu resimdeki gibi.



Bir başka nefis parçayla da bitirelim yazıyı. Dilerim gününüz güzel geçer. Ve dilerim başkalarına da günlerinin güzel geçmesi için köstek değil, destek olursunuz.🙏🏻








Yorumlar

  1. anaaaam, kızdırmışlar benim munis keçimi :) kendi kendine kızıp , yazıp, sakinleşmene bayıldım yalnız, söyleyeyim :)

    YanıtlaSil
  2. Çok güzel bir içdöküş olmuş, elinize sağlık.

    YanıtlaSil
  3. Ohh dökmüşsün içini bir güzel, şimdi onlar düşünsün. 💜

    YanıtlaSil

Yorum Gönder