Sabahın Kör Karanlığı Dedikleri
Rüyadan rüyaya atladığım uykumdan uyanıp saatte baktığımda 4:00 civarıydı. Tekrar uyurum sandım, gözlerimi sıkı sıkı kapatıp uğraştım falan hatta, cık, almışım belli ki uykumu. Eh dedim, fok gibi dönüp duracağıma kalkayım bari. 5:00'da çevirinin başına oturmuştum.
Sabahın kör karanlığında yazmaya oturduğumda defteri cep telefonunun feneriyle aydınlatmam yetiyor. Bu sefer yazı değil çeviri olunca bir afalladım; cep telefonunu nereye koysam ışık çeviri metninin tam üstüne düşer de ben de oradan bilgisayara dünyalar arası geçiş sağlayabilirim diye düşünürken buldum kendimi. Birkaç kitabın üstüne koydum telefonu, ama sayfanın yarısını bile kaplamadı ışık, zorlandım. Zeka düşük mü oluyor acaba yeni uyanınca, çünkü masa lambam yarım saat kadar bu şekilde debelendikten sonra geldi aklıma. Sonrası mis. Takada tukada klavye sesi hariç ses, battaniye altında oturan bendenizin parmak hareketleri ve yemeğiyle suyunu yenilediğim Miyu Hanım'ın arada masaya uğrayıp geri gitmesi dışında hareket yok henüz evde. 6:30 civarı eşim, 6:50 civarı da oğluşum uyanıp kalkana kadar.
Fotoğraftaki masa temsili tabii. Çevirinin çıktı aldığım kısmı önümde, karşımda da bilgisayar ekranı var. Beye (ve bahaneyle kendime) kahve yaparken bulaşıklar yıkandı, oğluşa sıkı giyinmesi tembih edildi, onlar gidince tekrar masaya uğrayan Miyu Hanım sevilip öpülüp okşandı ve şimdi burayı bir mola vesilesi olarak kullanıp, kaldığım yerden devam.
Çevirdiğim kitapta bir baba, farklı annelerden olan oğullarıyla muhabbette. Çok anlamlı muhabbetler değil gibi görünse de belli ki onlar için önemli. Çocuklar için hep önemlidir hatırlanabilen anılar. Hele ki bunlar güzel anılarsa. Çünkü büyüdükçe zorlaşır anne/baba-çocuk ilişkileri, büyüdükçe özgürleşir insan ama aynı oranda da bu özgürlüğü ailesini incitmesin istediği için kendiyle çatışır. Bir süre sonra, en azından bazılarımızda, bu çetin iç çatışma dışa yansır ve kızılca kıyamet kopar. Bazılarımızdaysa dışarıdan bakana sütliman görünür her şey, ama içeride dalgakıranları aşan fırtınalar kopmaktadır. O yüzden küçüklükten kalmış birkaç tatlı anı parçası varsa, tutunuruz onlara sıkı sıkı. Gülümseyerek hatırladığımız bir şeyler de olsun diye.
Bugün aklınıza geçmişten düşen parçalar olursa, içinizi ısıtan cinsten olması dileğiyle. Michikocuğum'un deyimiyle, "esen kalınız".
güldürdün beni cep telefonu-masa lambası olayı ile :) alemsin.
YanıtlaSilAhahahahaha "aydınlanma" anımı görmen lazımdı. 😂
Sil