Racona gel



Çok güldüm yukarıdaki görsele ve yazıya. Racon deyince Tom Shelby tabii ki.😎 Bir süre alakasız görünebilir, sonra taşlar yerine oturacak (belki).

Öncelikle, rüyamda sapsarı bir suyun içinde yüzen, henüz doğmamış, şeklen beyin gibi görünen canlı bir cenin gördüm. Hah, buyurun yorumlayın anacım! Yönetmen falan olsam görsellikle anca bu kadar iç içe olabilirmişim herhalde. Öğretmenim ben öğretmen. Huuu evren bilinç zihin bilinçaltı size diyorum!

Neyse, birkaç haftadır rüyalarıma gelenler bana bir şekilde "yanlış yapanlar". Şimdi öğrencilerim bu lafı ettiğimi görse gülerek "hocaaaam yine racon kesiyorsunuuuuz" derlerdi. Ahahahaha. Tatlılar.

Bu yorumu (racon şeklinde ifade edilmese de) ilk kez duymuyorum, ama her duyduğumda şaşırıyorum. Baktım şimdi TDK'ya  raconun karşılığı gösteriş, fiyaka. Sonra aynada tipime bakıyorum, alakam yok fiyakayla; gösteriş yapmaya kalksam beceremem akar gider üstümden, hatta kendim çıkarır atar eski kotumu giyerim. Bi dönüp Tom'a bakın, bi beni gözünüzün önüne getirin. 

He diyorum, o zaman bunların dediği başka bir tür racon. Düşünmeye başlıyorum ne olabilir diye ve hayatımın hangi anlarında benzer yorumlar duyduğumu hatırlamaya çalışıyorum. Şak, buluyorum: lafımı esirgemediğim anlar. Yani bir adaletsizlik, samimiyetsizlik, haksızlık, sahtelik gördüğüm hemen her an. Ahahaha, hem de yaşadığımız şu yalan dolan dünyada. Fena. Kaçın kaçın elif gelmiş.

E iyi de sevgili blog dostları, allahaşkına bunun neresi cool, havalı, raconik? (bu kelimeyi şu an uydurdum ama güzel oldu bence) Hele ki bu özelliğimden ötürü yıllarca doksan dokuz köyden kovulmuşken? (Artık kovulmuyorum, çünkü kendi köyümü kurdum; nüfusu çok çok az, merkezden çok uzak, yolları taşlı ve tozlu, yani gerçekten o köyde olmak istemeyen hiç kimsenin üstünü başını kirletmeyi göze almayacağı bir yerde. Elemeler haşin, Papa'dan torpiliniz olsa, hatta Papa olsanız sökmez. Hasbelkader bir açık kapı bulup "uuuu burası neymiş böyle, bak bedava akıl fikir süt yumurta falan var, bakayım işimi görecek birileri de var mı" diye giren ama ortamın huzurunu bozan herkes anında kapı dışarı ediliyor. No excuses.) Tam bu noktada öğrencilerimin sesi girdi bak yine devreye: "Hocaaaam çok coolsunuz ama." 

Yahu ne cool'u gençler.😂 Nelerden kimlerden geçtik, hâlâ da geçiyoruz. Bir tatlı huzur almak için ne tokatlar tekmeler yedik, Kalamış'ı bile göremeden döndük, haberiniz var mı? Ve ne dövdük "kendimizi", başkalarının egosu, hatası, çiğliği, bencilliği yüzünden...

Buraya kadar şakayla karışıktı  tabii de, benim gerçekten şaşırdığım şey açıksözlülüğün, birine kızdığında/bozulduğunda vs. rol yapmadan,  arkasından konuşup yüzüne cınııııım demeden, kısacası "kıvırmadan" hissiyatın neyse doğrudan söylemenin neden ve nasıl bu kadar raconik karşılandığı. (Bak oturmaya başladı kelime, tutar bu diim) Tamam hadi benim tabiatım bu, başka türlü olmak istesem de olmuyor (istemem o ayrı), ama doğruluk dürüstlük samimiyet ne ara tü kaka oldu yahu? (Ohoooo elifim saf mısın, insanlığın tüm tarihini bi hatırla allasen.)

Bugün böyle düzensiz bir yazı oluyor, hayırlısı. Blog ortamını tam da bu yüzden çok seviyorum. Gerçekten okumak isteyen geliyor, gerçekten isteyen vakit ayırıp okuyor. Sosyal medyadaki gibi beğen butonu da yok, böylece ne çok beğeniden şımarma ne az beğeniyle üzülme olasılığı var (mıçtığımın insan psikolojisi).



Dün masamda oturmuş, okumam gereken milyon tane ödev kağıdı yokmuş gibi 2023 muhasebesi-2024 hedefleri vs "çalışırken" (!), benim köye de bi bakayım dedim. Anaaaa kimsecikler kalmamış ya?! Sen de üç, ben diyeyim beş! Arada taze süte yumurtaya falan ihtiyaç olursa diye çitlerin önünde durmuş, bir ayağı dışarıda bir ayağı içeride bekleyen birkaç kişi var. Sessiz ve izlemede kalmayı tercih ettiğim için anlamadığımı düşünen cingibigiller. Bunlar sadece kendi ihtiyaç dönemlerinde kapıda beliriyor, o sırada zayıf bir anıma gelirse bir ton vaktimi ve kaynağımı sömürüp, bir "eeee sen nasılsın elif, her şey yolunda mı, buralar nasıl, hep dinledin zor zamanlarımda, hadi azıcık da sen anlat" demeden, bir bakmışsın pırrrrrr, alacağını alıp yukarıda gördüğünüz (göremediğiniz) Roadrunner misali sıvışmış bile. Sen de yanında Düldül ve Rintintin'le, yalnız kovboy Red Kit (kid yazılır, memleketimizde kit okunur, lütfen) misali kalmışsın.

Belki de bundandır çocukluğumun Zagor'la falan değil de Red Kit'le geçmesi, her satırını ezbere bilmem, her bölümüne karesine âşık olmam. Buyrunuz hayat hikâyemi anlattığı video. Etrafta kavga gürültü gösteriş kurnazlıklar alavere dalavere son sürat devam ederken sakin sakin kendi yolunda giden bir münzevi.



Hayır o değil, yılbaşı diye herkes sevgi pıtırcığına dönüştü. Birbirinin arkasından konuşan bir sürü insan birbirine iyi yıllar diliyor. Eh, ben de şarabımı alıp tütün çiğneyerek kenardan azıcık izler, sonra da "lonesome cowboy" türkümü tutturup Vahşi Batı'nın ıssız bir köşesindeki köyüme doğru yola koyulurum. 

Hadi iyi yıllar dostlar, iyi sizin için her ne demekse. 🎈

 

Yorumlar

  1. hımmm iyi bence sağlık demek, huzur demek, dostluk demek, barış demek, mutluluk demek hocam. iyi bir yıl olsun artık yaaa, lütfen bak :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Canım Şule, en "iyi ki tanıdım" dediklerimden güzel arkadaşım. (Nazar edeni kovarım blogdan, nasıl olcaksa o ahahaha) Bence de iyi sevdiklerimizin ve bizim sağlığımız, huzurumuz, neşemiz, keyfimiz demek. İnşallah hepimiz için harika bir yıl olsun Şule'm.
      ❤️🙏🏻🧿 Hişşşş 2024, lütfen bak! 😄

      Sil

Yorum Gönder