Sessiz (mi?)


Görsel: GrayArtus/etsy.com

Altıda uyandım. Alarmın çalmasına daha yarım saat varken. Sırtım, belim, boynum kaskatı. Biraz onları ısıtıp açma hareketleri, sonra mutfakta akşamdan kalan bulaşıklara dalış, bu arada su kaynatıp eşime ve kendime kahve demleme, oğluşu uyandırıp sabah saatlerinde coşan kediye takılıp düşmemek için çabalama. 

Bu hareketlilik başlamadan, ev ahalisi henüz uyanmamışken salonun ortasında yüzüm bahçeye dönük şekilde oturmuş "ne kadar sessiz" diye düşünüyordum. Sonra içimde bana ait ama daha sert çıkan seslerden biri "sessiz mi" dedi. Sert, ama kızgın değil, belki sadece ciddi.

Bahçeye baktım, kuşlar henüz cıvıldamıyor, kediler koşturmuyor, ağaçlar kıpırtısız. "Evet," dedim. "Sessiz işte, sakin, huzurlu." Ve hayal gücüm bir anda önce kızıla, sonra toz toprakla karışmış bulanık bir sarıya boyadı göğü. Çığlıklarla doldurdu kulaklarımı.

O sakin sabah sessizliğinin içinde, kendi halinde insanların yaşadığı bir eve, sessiz bir bahçeye, canıyla uğraşan hastaların yattığı bir hastaneye, çocukların oynadığı bir sokağa, öğretmenlerin gençleri "geleceğe" hazırlamak için canla başla uğraştığı bir okula bomba düştü, roket atıldı, gelecek yok oldu.

Hayalin gücü sabahın derin sessizliğini bozdu, çünkü olan biten hayal değil, gerçeğin ta kendisiydi.


Yorumlar

  1. Çok fazla ses geliyor fazla uzak olmayan yerden, çok çok üzücü olan biten...

    YanıtlaSil
  2. Bugün hep ağlayasım vardı zaten, bu yazı iyi geldi, ağladım, açıldım biraz

    YanıtlaSil

Yorum Gönder