Bitişler, Geçişler, Başlangıçlar




Günaydın sevgili blog ahalisi. Bugünün yazısı çok sevdiğim bir parçayla açılsın istedim. Sözleri şöyle başlıyor, tam da birazdan yazacaklarıma uygun şekilde: 

One light fades
Let another shine in its place
It's just the moving of colors

***
Bir ışık solar
Yerine bir başkası parlayabilsin diye
Renkler yer değiştirir, hepsi bu 

Okul açıldığından beri günler haftalar nasıl bitiyor anlayamaz haldeyim. Sabahları altı- altı buçuk gibi kalkıyorum. Kısa bir süre sonra ev ahalisi de uyanıp hazırlanıyor ve sırasıyla işe-okula gidiyor. Kalıyoruz Miyu Hanım'la baş başa. Kahvemi yapıp masama geçtiğimde Miyu koşarak gelip bilgisayarımla defterimin üzerine yayılıyor. O sırada, bir süre sonra sabahları özlemle arayacağımız güneş de yükselmeye başlayıp tülün arkasından içeri sızıyor. Ankara'da yazdan sonbahara geçişteki bu aralıkta evler buz gibi. O yüzden kendi adıma güneşin her damlasının kıymetini daha iyi anlayabilip tadını çıkardığım bir dönem.

Bazı sabahlar günlüğüme bir-iki sayfa karalayıp o an kafamı kurcalayan şeyler varsa bir kez daha fark edip içimden atıyor, bazı sabahlarsa doğrudan romanın başına oturuyor, biraz yazdıktan sonra bırakıp çeviriye geçiyor, bazı günler akşam yemeğinin bir kısmını yapıp öğlene doğru da hazırlanıp okula, dersimi vermeye geçiyorum.

Sandığımdan da yakınmış kitabın sonu ve bu beni heyecanlandırıyor mu hüzünlendiriyor mu emin değilim. Çok keyif alarak yazdım bu ikinci romanı da. Karakterlerimi, yarattığım mekânları çok sevdim ve kalem kağıda, parmaklar klavyeye dokundukça bizim dünyamızın gerçekleriyle onların dünyalarının iç içe geçişini keyifle izledim. Ve şimdi, sona yaklaşırken -ki beş-altı aylık bir duraklama döneminde epeyce demlendi bu son- bir yandan bu karakterlere veda edecek olmanın hüznünü yaşıyor, bir yandan kafamda dönüp duran ve kağıt üstünde çoktan oluşmaya başlamış yeni projelerimin heyecanıyla bitsin, benden çıksın ki yenilerin başına oturabileyim istiyorum.

Şimdi bu yazıyı bitirip ana karakterin yanına geçeceğim. Onun bu sonda neler hissettiğini biliyorum, ama biraz daha içeriden bakıp daha iyi anlayabilir miyim diye uğraşacağım. Ve çok severek yarattığım bir mekânı tam da bitişe yaklaşmışken ayrıntılandırmam gerekiyor, bu da heyecanlandırıyor beni. Yazının başına eklediğim parçadaki gibi, ışıklar soluyor, yenilerine yer açmak üzere. Aslında her şey aynı ve sadece renkler yer değiştiriyor.



Bu fotoğrafı az önce çektim. Miyu Hanım evdeki -asla neresi olduğunu öğrenemediğimiz- gizli köşesine çekilip gündüz güzellik uykusuna başlamadan hemen önce masamı şereflendirdiği sırada. Kendisiyle koyu sabah kahvem arasında oturmuş bir kitabın sayfalarını karıştıran gözlüklü beyefendi, ikinci kitabı yazmaya başladığımda ana karakterimi gözümde canlandırabilmek için yaptığım bir çizimdi. Üzerine güneş düştü bu sabah, ben de net görünmemesi pahasına da olsa hiç dokunmadan buraya koymak istedim.

Ankara'daki çok az arkadaşımdan biri dün uçağa binip kilometrelerce uzaktaki tanıdık da olsa yeni hayatına başladı ve içimde onun hüznü var. Birine gerçekten değer veriyorsam, mesafeler hiçbir zaman engel olmadı bana; bu da öyle, biliyorum. Yine de biraz üzüntü ve muz kabuğu. Elim her an yanlışlıkla telefona gidip, "Hadi bi kahve?" yazabilir. 

Mevsimler geçiyor, hayat akıyor, kitaplar bitip yenileri başlıyor, yaz sonbahara, sıcak soğuğa dönüyor. Ama dedik ya, sönen bir ışık aslında diğerine yer açıyor ve her şey renklerin yer değiştirmesinden ibaret... Yeter ki her birinin kıymetini hâlâ hayattayken, fırsatımız varken bilelim. 

Hepinize iyi hafta sonları efenim. ⛵️




Yorumlar