Sait Faik ve Çağrışımları


 


SAİT FAİK ABASIYANIK, Hazzopulo pasajında köşe kahvesi, Beyoğlu, İstanbul. 
Fotoğraf: Ara Güler

Nedim Gürsel'in Yalnızlığın Yarattığı Yazar Sait Faik adlı kitabını okumaya devam ediyorum. Bazı kitapları sabah kahvemi yudumlar gibi, ağır ağır, durup etrafı seyredip düşüncelere dalarak okumayı seviyorum. Bu kitap da onlardan oldu. Bir kitabın, türünden bağımsız, beni başka kitaplara, insanlara, mekânlara yönlendirmesini de çok seviyorum. O yüzdendir ki - yoksa asla kitaplar söz konusu olunca zuhur ediveren maymun iştahlılığımdan değil :) - bitiremediğim pek çok kitap var evde. Bir isim geçiyor, hop raflara koşup ondan bir kitap buluyorum, bir mekânın bahsi geçiyor, google imdadıma yetişiyor ve sonrası zincirleme araştırma tamlaması. Bazense ne bir isim, ne bir yer ne de başka bir yazar oluyor çağrışımı yaratan. Sadece diyor ki mesela yazar - bu yazı özelinde Nedim Gürsel - "can çekişen martının yanından ayrılamadı Sait Faik bir türlü", ve aklım yazmaya başlayıp çok da keyif aldığım halde bitiremediğim bir uzun öyküye gidiveriyor. Açıp onu buluyorum dosyalarımın arasında. Ya da diyor ki vapur Burgazada'ya yanaştığında beni Sait Faik'in bir heykeli karşılıyor, "Aaaa diyorum, Şulem'in benim fotoğrafımı çektiği yer, ben orayı gördüm! Ben o sokaklarda yürüdüm!"

Dışarıdan bakıldığında çoğu insana surları yüksek mi yüksek eski bir kale ya da devasa gri bir kaya gibi göründüğümü düşünürüm bazen. Öyleyimdir de sanırım, bilinçli bir tercih olduğu kadar tabiatım itibariyle de. Bazı tepkilerinden, sözlerinden  benim hiçbir şeyden etkilenmediğimi, her durumda çok soğukkanlı olduğumu, hatta - bu çok ilginç işte - acı çekmediğimi ve üzülmediğimi düşündüklerini sezerim. Ne tuhaf, insanların başka insanlarla ilgili sonsuz yargıları; kendimi de onlardan ayırmadan söylüyorum bunu elbette. Halbuki içimde sırf Sait Faik'in yaşadığı yeri, Burgazada'yı gördüm, diye sevinen küçük bir çocuk var benim, Hemingway'in av öykülerini çevirirken hop oturup hop kalkan, sinirden bir tur ev temizleyip ütü falan yapan, kendini sakinleştirip sonra tekrar bilgisayar başına oturan.

Çocukken gittiğim yerleri sayardım kendi kendime. Sanırsınız Machu Picchu'ya, ne bileyim Sibirya'ya, Patagonya'ya falan gitmişim. Hepi topu Kuşadası, İstanbul, Antalya falan. :) Oğlum küçükken, "İstanbul başka bir ülke mi anne?" diye sorduğunda kocaman gülümsemiştim içimden. Hah işte, ben de tam böyle hissediyordum çocukken. Her yeni yer, yeni bir ülke. :)

Şimdi çeviri yapmam lazım. Bu hafta için kendime koyduğum sayfa hedefimi elbette henüz göremedim. :D Tipik elif. Ama çeviriyle olan ilişkim de ara verdiğim sekiz yıl zarfında nispeten değişmiş; onu fark ediyor ve bu kez kendimi paralamadan ilerlemeyi umuyorum. Keyfine daha çok vararak. Kitap çıktığında yazar ve okur arasında sağlam bir köprü olabilmeyi umarak.

Ve adını yayınevinden önce duyurmam uygun olmayabileceği için sadece şöyle bir ipucu vereyim. Bir ada var, de ki Burgazada, bir adam var de ki Sait Faik gibi yalnız, ve deniz ve martılar ve balıklar. ;)

Hadi sağlıcakla kalın. :)

Minik not: Burayı ada sakinleri gibi usul usul okuyan birileri olduğunu bilmek güzel bir his. Ne de olsa burası da benim adam, gözlerden ırak, etrafında derin sular, göğünde martılar ve yokuşlarında mis kokulu yaseminlerle. ❤︎

Yorumlar

  1. Surları yüksek eski kale veya devasa gri kaya olmak ve sevgili Elif sen! Değil bence, öyleymiş gibi yapsan da değil. <3
    Sait Faik'in kitaplarını pandemide sil baştan okumuştum, satırlar üzerinde gözlerim dolaşırken zihnim Burgazada'da, Sivriada'da, Beyoğlu'nda dolaştı durdu. O nasıl sade ve tam noktasında duran sözcükler öyle.
    Burgazada'da daha nereler var görülecek, sen gel yine. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eheh :) Sizi çok sevdiğim için kaya unufak oluyo yanınızda. Ve elbette yine gelecek ben. 😎

      Sil
  2. "zincirleme araştırma tamlaması" ifadene bayıldım. kullanırım ki ben bunu artık :)
    Bir de o küçük adamın ""İstanbul başka bir ülke mi" sorusunu sorduğu deniz kenarında bir gün yine buluşur, birlikte denize gireriz belki, kim bilir :)
    kitabı heyecanla bekliyoruz ve bence biz seninle o ağırbaşlı ve uzak gibi duran ama içinde çocuklar hoplayan küçük kızlar nedeniyle böyle iyi anlaşıyoruz :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şuleeeee al senin olsun bacım, tepe tepe kullan. 😄 Küçük adam çok hızlı büyüdü/büyüyor, çok duygusalım bu konuda, ara ara siz daha deneyimlilere danışmam gözüm sulanınca. :))))

      Sil

Yorum Gönder