Anlam



"Room in Brooklyn" - Edward Hopper (1932)


Buraya dört ayrı metin yazıp dördünü de sildim. Hiçbiri anlamlı gelmedi. Bir kez daha fark ettim ki yazarken çoğu zaman bir şeyleri anlamaya çalışıyorum. Bazen tanıdığım birini, bazen hiç tanımadığım ama her gün gördüğüm birini, bazen bir duyguyu, bazen karanlığı, ama tüm bunlarla birlikte en çok kendimi. Kendi karanlığımı, yaptıklarımı-yapmadıklarımı, söylediklerimi-söylemediklerimi, birer anı parçasının içinde kısacık deneyimlediklerimi ve hayatım boyunca hiç deneyimlemediklerimi.

Kalemi elimden bıraktıktan sonra, yazarken etrafımda olup biteni unutmuş olduğumu fark ediyorum. Evde miymişim, kütüphanede mi, müzik mi varmış fonda, hava mı kararmış. 

Kimi zaman da tersine, yazdığım sırada yanımdan yürüyüp geçen, durup bir şey soran, kapıdan giren, şiddetle öksüren ya da sessizce iç çeken herkesin ve her şeyin varlığının farkındayım. Ve o iç çekiş veya öksürük belki olduğu haliyle, belki bir duygu ya da olay şeklinde giriverebilir yazıya. 

Bugün bu saatte şu çok da anlamlı görünmeyen, gevelemelerden ibaret yazı müsveddesiyle neyi anlamaya çalışıyorum peki?

Kim bilir. 

Neden anlamaya çalıştığımı.

Dediğimden kim ne anlar'ı neden bunca sorguladığımı.

Anlamaya çalışmayı bıraksam ne olacağını.

Anlamadan da yaşamın devam ettiğini.

Aslolanın anlam yüklemek değil, olanı görmek olduğunu.

Belki de her şeyin illa bir anlamı olmadığını.


Yorumlar