Cetveldeki Çentikler
Zaman tuhaf bir şey, hepimizin malumu sanırım..
Hatırlamadığın bir an doğmuşsun, sonra zaman geçmiş doğduğun evden uçup gitmişsin, bir bakmışsın kucağında bir bebek, ve yine bir bakmışsın o bebek kocaman olmuş, ayakları seninkilerden büyük, yolda yürürken artık elini tutmuyor ve sesi o kadar değişmiş ki bazen başkası konuşuyor sanıyorsun. Her yaşı, her anı aklında aslında, unuttuklarını da bir çekmeceye sıkıştırılmış bir defterin sayfaları hatırlatıyor bazen ve o ne kadar büyürse büyüsün, değişmeyen şeyler oluyor: ona duyduğun sevgi, onu koruma içgüdün ve onun için hep en iyisini istemek gibi.
Doğan büyüyor işte dedikleri gibi. Biz şanslı olanlar tabii bahsettikleri. Çok şükür.
Bir de hayatın devam ederken yeniden doğduğun ya da kendini doğurduğun zamanlar var. Onlar da genelde unutulmuyor, çünkü içinde sürüklenip gittiğin döngüler sayıca daha çok genelde ve uyanış yaşadığın anlar sivriliyor bunların içinde. Kişisel tarihine baktığında bir devri kapatıp yepyeni bir devri açtığın çok fazla şey olmuyor aslında.
Dönüm noktaları dediğimiz şeylerden bahsediyorum; yani her yeni sevgili, her yeni iş, edindiğin her yeni uğraş ya da arkadaş veya gittiğin her yeni ülke değil bahsettiğim. Düz yolda giderken karşına çıkan yeni bir şeye dahil olmak değil. Yürüdüğün yolu tamamen arkanda bırakıp, hatta bazen yakıp yıkıp, gireceğin yeni yolu kendin çizdiğin zamanlar. Kişisel tarihlerimizin kişisel devrimleri.
Iris - Broken Bridge (by Laitma at DeviantArt)
Hani hayatınızın tamamen değişmek üzere olduğunu sezdiğiniz anlar olur ya. Onlardan bahsediyorum. Uygulamaya geçmek bazen zaman alsa ve süre uzasa da, o değişim çağrısını hissettiğiniz ilk an süreç başlamış oluyor aslında. Kulaklarınızı tıkayıp, gözlerinize hiç ışık geçirmeyen kapkara bantlar takıp beyninizi uyuşturarak eski yolu tekrar tekrar yürümekte ısrar etmez ve birkaç köprüyü yakıp gerekirse ırmağın deli sularını yüzerek geçmeyi göze alırsanız, bilmediğiniz dünyalara adım atıp kendinizden yeni bir insan yaratma şansınız oluyor. Başta bunu bilmeseniz ve geride bırakmak zorunda kaldığınız şeylerle boğuşmaya devam ediyor gibi görünseniz de.
Güneş de doğar doğmaz ısıtmıyor sonuçta dünyayı değil mi? Ama doğduğu an başlıyor yeni gün ve ışığı gözümüze bir kere girdiğinde parlaklığını inkar etmek imkansız hale geliyor.
Zaman kalıplarına ilişkin dil bilgisi anlattığım derslerde, öğrencilerime kafaları karışınca kullanmalarını önerdiğim zaman çizelgesi ya da tarih cetvelinin bir benzerini çizeceğim şimdi sanırım oturup. Nerede başladı benim tarihim, hangi noktaların arasında neler oldu ya da pek bir şey olmadı, neleri unutmuşum ve şimdi durup düşününce tekrar hatırlıyorum ve hangi büyük noktalarda geri dönüşü olmayan koca çentikler atılmış cetvelime..
Tarih denen şeyi yazmak biz insanoğluna mahsus bir durum malum; ve yazılan her tarih savaşları, yenilgileri ve yıkımları olduğu kadar devrimleri ve zaferleri de içeriyor. Fark etmek lazım.
Yorumlar
Yorum Gönder