Yorgun Keçiden Haberler 🐐🌹
Valla yalan yok, yorgunum dostlar. Hem de epey. Burada bu yorgunlukların ayrıntısına girmenin bir anlamı var mı onu da bilmiyorum. Okul, asla bitmeyen ödev/sınav kâğıtları, toplantılar vs desem herkesin kendi işi kendine yorucu malum; memleket desem, bir söyle bin ah işit; yaşlanan ebeveynlerle ilgili sürekli hissedilen kalp ağrısı, beyin zonklaması, o da benim yaşımdaki herkesin bildiği yaşadığı bir şey sanırım. Yani şikayet etmenin faydası yok. Yapabileceğimiz tek şey, aklımızı oynatmadan bunca stresle nasıl başa çıkarız onu bulup, üç günlük dünyada hâlâ keyif alabildiğimiz neler var ve buradaki ömrümüzü nasıl hak yemeden, anlayışla, sevgi-saygı çerçevesinde ve birilerine faydalı olarak geçirebiliriz, ona bakmak. Galiba.
Yazının girişindeki fotoğraf, geçtiğimiz Cumartesi günü Bi Dünya Kitap grubu için Amerikalı yazar Adam Fawer'la yaptığımız söyleşiden. Söyleşinin moderatörü yazarımız Ali Bektaş, romanım Uyuşma ilk çıktığında benimle Bülten TV'de söyleşi yapan kıymetli bir isim. Sağ olsun beni de çeviri için o davet etti zaten bu söyleşiye. Çok son dakika haberim olduğu için fazlasıyla sıkıştım ve yoruldum, ama keyifli bir iş oldu cidden. İlgilisi için bağlantıyı yazının sonuna bırakacağım. Beni tanıyanlar bilir, benim çeviriyle alakam kitap/metin boyutunda. Daha önce biriyle yapılan söyleşiyi, hele de canlı yayında çevirme deneyimim olmamıştı. Başta biraz gerilsem de sonra aktı gitti. Adam Fawer'ı, benim de ta 2007'de okuduğum ve Türkiye'de çok tutulan romanı Olasılıksız'dan hatırlayacaktır bilenler. Bu söyleşide yazarlık vs meseleler de konuşuldu ama, asıl odak yeni kitabı Mobius'tu. Son derece mütevazı ve içten bir adam Fawer. Seviyorum böyle insanları, hele ki kendi edebiyat camiamızda anlamsız derecede şişkin egolara sıkça tanıklık ettiğim için maalesef.
Başka ne haberler var yorgun keçiden? Yazamıyorum efenim. Bu bir haber bence. Ne vakit ne enerji ne de istek bulabiliyorum yazmak için ve bu beni üzüyor, çünkü çok ama çok ihtiyacı var ruhumun, elimin, kafamın. Dün akşam ODTÜ'deki Yaratıcı Yazma dersi öğrencilerimin ilk öykülerini okuyup değerlendirmeyi nihayet bitirdim ve hepsine bir kez daha hayran kaldım. Onca yoğunluğun, yorgunluğun, boykotların, kim bilir kişisel ne meselelerin içinde, ana dilleri olmayan bir dilde harikalar yaratmışlar gerçekten. İdollerimiz hep ünlü yazarlar/yaratıcılar olacak değil ya. Benim bu dönemki ilham kaynağım da idolüm de bu bahsettiğim sınıf.
Ama haksızlık olmasın, şimdi diğer sınıfımdan hasbelkader burayı okuyan varsa alınmasın onlar da. Zira bal gibi biliyorlar onları ne kadar çok sevdiğimi, enerjileriyle, zirzopluklarıyla, tuhaf sorularıyla ve güleryüzleriyle bana nasıl iyi geldiklerini. Geçenlerde çok ama çok koşturmacalı ve yorgun olduğum bir gün on dakikalık teneffüste beni ta aşağı inip masa tenisi oynamaya ikna ettilerse, demek ki çok kıymetliler. Yoksa kılımı kıpırdatmam valla o kadar yorgunken. 😂
Dün 8'de okuldaydım, 9'da 2800 kişinin(!) kaydolduğu Hazırlık Atlama Sınavı'ndaki görevim için yerimi aldım, 10'da sınav başladı, 12:55 civarı bitti. Atar topar bir kantinde yemek yiyip 14:00'teki toplantıya koştuk. O da bittiğinde saat 16:20'yi gösteriyordu ve bitmiştim. (Aslında herkes bitmişti, tiplerimiz feciydi cidden.) Bunların üstüne dediğim öyküleri ve diğer sınıfımın sınava yönelik yazı ödevlerini okuyup notlamayı bitirdim ve sonra da kütük gibi uyudum. Ama bu kadar yorgun olunca, sizler de bilirsiniz ki uzun uyku bile pek bir işe yaramaz. Haliyle ben de maymun gibiyim bu sabah, ama kedimin şapşallıkları, son yağmurlarla coşan bahçemize vuran güneş ışıkları, eşimin ve oğluşumun iyi olması ve zor işlerin bir kısmını bitirmiş olmanın verdiği haklı gururla, iyiyim şükür.
· Miyu'yla "Michelangelo'dan Neyimiz Eksik, Peh!" adlı son ortak çalışmamız ·
Yazı sınıfım, bunca yorgunluğuma rağmen uzundur beklemede olan yazma/yaratma eylemine teşvik ediyor beni. Ve şunun çok net farkındayım: yine bir eşikteyim. Bir şeylerden vazgeçip başka bir şeylere yer açma vakti geldi, geçiyor. Gereksiz görüşmelerden, çok vakit alan ama bana pek bir şey katmayan birtakım şeylerden, hatta belki katanlardan bile (misal çok sevdiğim, amma velakin vakit ve emek isteyen Youtube kanalım) biraz feda ederek kendime boşluklar yaratma, yine yeni kararlar alıp uygulama dönemi.
O zaman hepimize kolay gelsin. Kolay gel(e)mese de, iyi gelsin, güzel gelsin, keyifli gelsin. 🙏🏻
Not: Tabii ki yorgunluktan bayılmak üzere de olsam 5 Mayıs'ı 6'sına bağlayan akşam Hıdırellez'i atlamadım ve bu yıl kırlangıçları anca görebildiğimiz için bileklerimizden anca çıkarabildiğimiz Marteniçkalarımızı da ritüele katarak bahçedeki gül ağacına dileklerimizi bıraktım. 🙏🏻🌹
İkinci Not: Elifcim, artık biraz sal kendini yavrum. Dünya sen bu kadar kendini paralamasan da dönecek, sakin. Çok da şaapma, pliz.
Üçüncü Not: Buyrunuz efenim, Adam Fawer söyleşisi.
yorgun keçim benim, hırpalama kendini artık! ülke zaten dayak yemişe döndürüyor bizi sürekli, bir de üzerine onu da yapayım bunu da modu çok yorucu. vitamin al :) öperim seni :)
YanıtlaSilHe ya vitamin alayım, bak iyi dedin onu Şule'm. 😊🧡
Sil