Kendini Motive Etme Sanatı (veya Bulutlara Yazı Yazmak) Üzerine

 




Kendimi, bir süredir ihmal ettiğim ve çeşitli sebeplerden yarım bırakmadan önce bir yıla yakın keyifle sürdürdüğüm bir çalışmaya dönmek ve yeni projelere ön ayak olacak taze fikirlere açık hale getirmek için motive etmeye çalıştığım şu günlerde, böyle bir yazı yazmak da başkaları için değilse de benim için - neyin ne olduğunu/olmadığını kelimelere döktükçe - netleştirici olabilir diye düşündüm.

Blog yazılarına görsel koymayı seviyorum. "Ben" olmayan birilerinin çizimleri, fotoğrafları aklımdan geçenleri bir kez daha, ama bana ait olmayan bir şekilde, farklı bir bakış açısıyla ifade ediyor gibi hissediyorum. Bu sefer, "motivasyon" yazıp görsel araması yaptığımda karşıma çıkan hemen her resmin başarı odaklı, yapabilirsin, hadi koçum harikasın, süpersin, hep daha ileri, hep daha yükseğe tadında olması biraz hevesimi kaçırmadı değil. Motive olmak bir şeyi yapma, başlatma veya sürdürme isteği kazanmak değil mi? Neden sonunda illa başarı, ödül, alkış olması gerekiyor? Sadece ben halimden memnun olsam, yaptığım işten ve yaşadığım andan keyif alsam yetmiyor mu?

Örneğin, benim sosyal medyanın sahte yoğunluğundan ve o mecralarda sürekli "beğenilme"(=onaylanma) zorunluluğundan yorulup blog sahalarına geri dönüşüm, tamamen kendimi motive etme amaçlı. Cep telefonunun her tür konforuna alıştıktan sonra birden çocukluğumun çevirmeli telefonlarına dönmek gibi biraz. Karşıdaki telefonu duymadı da mı açmadı, duydu ama duymazdan mı geldi, açtı da neden ses vermedi, hat yoktu da o tarafta hiç çalan bir şey olmadı mı bilemiyorsun. Mesajlarda çift mavi tık var ama cevap gelmiyor stresinden muaf. Kendi kendine bir çaban var ve gerisi sana çoğunlukla kapalı. En güzeli belki de.

Bir tuhaf "sürekli kendini yineleyen ve/veya yenileyen furyalar" mecrası oldu artık sosyal medya. Paylaşmak yetmiyor, belli şekillerde ve en "görünür" (kime?neye?neden?) olacak formatlarda paylaşım yapmak gerekiyor. Düzenli olarak gönderi yaz ki görünürlüğün artsın, hikâye paylaşımı yap, bağlantı ver, etiketle, etiketinden dolayı bir cevap ya da yeni bir paylaşım bekle. BEKLEMEK. Beklenti sözcüğünün kökü olarak beklemek. Yoksa durup sakince beklemek, kendinde kalmak, acele etmemek değil. Ne tuhaf, iki kökün çıktığı apayrı iki yer. Canını sevdiğim dillerin büyüsü.

Motivasyona döneyim. Şu anda buraya yazmak benim için hiçbir tepki/yanıt/beğeni/çiçek/kalp beklentisi olmadan sessiz sakin, kendi kendime yazdığım günlere dönüş. Elbette bu dediklerimi neredeyse her gün kağıt-kalemle ya da boş bir word sayfası karşısında da yapıyorum, ama oralar zaten ben okutmadıkça/göstermedikçe kimsenin erişemeyeceği özel alanlar. Burasıysa hem yine bana özel, hem de özellikle bir tracker (kaç kişi girmiş vs bilgileri sayfa sahibi için kayıt altına alan sistem) eklemediyseniz insanların bazen tesadüfen bulup okuyabileceği, ya da girip hiç okumadan ayrılabileceği, beğeni tuşu olmadığı için okuyan varsa da  - yorum yazanlar hariç - ne düşündüğünü bilemeyeceğiniz, iki taraf için de görece daha "özgür" bir alan. Defterime/bilgisayarıma yazıp henüz kendime saklamak istediğim kurgu ve/veya kurgu dışı yazılar haricinde duygu/düşünce paylaşımı yapabildiğim, sosyal medya araçlarının yanında artık epey "naif" kalan bir yer blog dünyası.

Peki bu aralar bloga dönmek dışında neler motive ediyor beni? 

Çoğu zaman en büyük motivasyon kaynaklarımdan olan müzik bu aralar daha çok duygu eşlikçim gibi. Beni aylar süren bir durgunluktan sonra tekrar yazma hevesiyle dolduran şeyler şu an için sosyalleşmeyi en aza indirip kendimle kalmak, olabildiğince az konuşmak, daha önce hiç okumadığım yazarları okumak, deliler gibi Grey's Anatomy izlemek ve kendime günlük ufak, tamamladığımda iyi hissettiren hedefler koymak. Bunların yarın öbür gün iyi gelmeyebileceğini ya da bıktırabileceği olasılığını bilerek. Bulutların hikâyeler yazdıran şekillerinin bir sonraki an kuvvetle muhtemel değişeceğinin ya da camdaki buğuya yazdığın yazının akıp yok olacağının kabulüyle.

Her zaman her şeyden keyif almamız gerekmiyor elbette, ama sırf "başarı" ve "beğeni" elde etmek için verilen, bünyenin dinlenme/geri çekilme/azalma/azaltma çağrılarına kulak vermeksizin gösterilen aşırı çabanın da ters teptiğini deneyimleyerek öğrendim. Hem başarı ne ki Allahaşkına? Ne ve kime göre? Ve ne zamana kadar? En iyi ihtimalle ölene kadar. Sonrası boşluk, hiçlik.

Hayat kısa. Ve beklediğiniz kadar beklemediğiniz yerlerden de vurabiliyor. Bir dakika sonra ne olacağımızı bilmezken hayatımızı başkalarının beklenti ve isteklerine, bizimle ilgili yargı ve beğenilerine göre yaşamaktansa, her dakikamızı - sevmediğimiz işlerle geçirmek zorunda olduklarımız da dahil - şu andan nasıl daha fazla keyif alırım ya da bu durumu nasıl daha az bunalarak geçiririm diye düşünerek yeniden yapılandırmak mümkün.

Bu aralar bana iyi gelen ve her günüme azar azar da olsa katmaya çalıştığım dört şey var: sabahları hiçbir işe girişmeden önceki günün kirini pasını atıp önümdeki günle(rle) ilgili niyetlerimi fark etmemi sağlayan sabah sayfalarımı yazmak; birkaç dakika bile olsa meditasyona oturmak; 10-15 sayfa da olsa kitap okumak; ve ister bloga, ister kağıda birkaç satır "yeni" şeyler yazıp beyni tekrar yapılandırarak (İngilizce karşılığını çok seviyorum bunun: "rewire") yeniden üretmeye başlamak, yaratım haline geçmek. Sadece kendim için ve kendime iyi gelecek şekilde. Elif olarak, Elif için.

Ve huzurlarınızdan, bugün buraya uğrayacak kaç kişi var, kaçı gerçekten sonuna kadar okuyacak, kaçı beğenecek, kaçı sıkıntıdan patlayıp yarıda bırakacak ve kaçı okumaya bile yeltenmeyip şöyle bir bakıp çıkacak vb bilgilere sahip olmamanın dayanılmaz hafifliğiyle ayrılıyorum.

Sağlıcakla. :)


          Motivasyonla ilgili kendime en yakın bulduğum görsel bu oldu sanırım. 
Bazen yokuş yukarı azimle çıkabilmek, bazen de yorulduğunu fark edip durmak için kendine izin vermek.


Yorumlar

  1. bu kadar yaz, sonra deli arkadaşın gelip "aaa elif de greys anatomy izliyormuş" diye sevinsin :) bu, beklemediğin bir hamleydi, hadi itiraf et :P

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hahahaha Şulecim çok güldüm ya 😂 Valla bence de yazının en önemli kısmı Grey's Anatomy idi zaten, gerisi boş laf 🤪 Nostalji oldu, seninle ve diğer kızlarla burada tanışıp nerelerde buluştuk daha sonra, canım arkadaşım.💚

      Sil

Yorum Gönder