Kaçamak Yazı



Sürekli çeviri yapıyorum. Çeviri yapmadığım zamanlarda ya okulda, dersteyim, ya uyuklayarak dizi vs. izliyorum. Kitap okuyorum, ama az az, tatlı küçük aralıklarda. Yapmadığım - yapamadığım değil, çok özlediğim için bilerek kaçtığım, yapmaya bir başlarsam çeviriyi falan bir tarafa itip onun içinde kaybolacağımı bildiğim için ötelediğim - tek şey yazmak.

Çeviri keyifli, yani çevirdiğim kitap. Hemingway yine, ama bu sefer öyküleri değil, bir roman. Bir baba ve oğullarının ilişkisi üzerine diyelim, ama tabii ki söz konusu Hemingway olunca onunla kalmıyor hiçbir şey. Deniz giriyor işin içine, başta balık avı olmak üzere çeşitli maceralar, bol içki, bol güneş ve dalga, biz gibilere dışarıdan bakınca hercai görünecek, ama elbette içinde kendi gailesini barındıran bir hayat. 

Pazar günü yazar/çevirmen Fuat Sevimay'ın söyleşisi vardı. Kendime izin verip gittim, biraz çeviriden ve masamdan uzaklaşmak iyi gelir düşüncesiyle. Geldi de elbette. Söyleşi daha çok yazarın benim okumadığım son romanı üzerineydi, ama çokça çeviri de konuşuldu (ki benim için en keyifli kısımlar bunlardı sanırım, çünkü dinleyecek yazar bulmak daha kolay artık galiba, ama çevirmen, o kadar değil). Sonlara doğru, her zaman olduğu gibi dinleyiciler arasında magazine düşenler oldu yine, yapay zeka şöyle miymiş, edebiyat yapabilir miymiş, Elif Şafakmış, intihalmiş, rüyanda gördüğün dilde yazmak mı caizdir anadilinde mi (ya arkadaş size ne, isteyen istediği gibi yazar, başka derdiniz mi kalmadı, yazarı seversiniz sevmezsiniz ayrı mesele, ama size ne nasıl/nece yazdığından, okuma geç sevmiyorsan, başka yazar mı yok) vs. Çok sıkılıyorum ya bazen temcit pilavı konulardan. Kırk bin kere konuşuldu, bitti gitti işte, abartmasak her şeyi? Olmuyor mu? I-ıh. Suyu bitene kadar sıkalım, etinden sütünden faydalanalım (hangi fayda? belli değil). 

Bu dönem en üst kurlardan birine ders veriyorum. Ve dün yıllardır sınıfta yapmamaya direndiğim şeyi yapıp çocuklara ufak bir paragrafın çevirisini yaptırdım. O kadar keyif aldılar ki. Belli bir seviyeye gelmiş ve zaten kendi alanlarında çok iyi öğrencilere sürekli aynı sıkıcı konuları, soru tiplerini, dil bilgisi konularını gösterme ısrarı neden bu ders programlarında hiç bilmiyorum. Ve meslekte yirmi beşinci yıla girmenin, çeviride de yirmi yılı çoktan devirmiş olmanın verdiği yetki ve rahatlığa dayanarak kafama göre takılıyorum artık. 

Saat 08:04 olmuş. Yazının başında kaçıyorum dediğim yazma eyleminden tam da kaçamadığım ve hatta ufak bir kaçamakla taçlandırdığımın ispatı bu yazı. Bu kadarla kalsın şimdilik, zira çok ama çok ama  çok yazasım, yaratasım, uydurasım var. Kaç elif kaç. 

Yukarıdaki görsel gibi yazmak benim için. Rahat nefes alma alanı. Yazdığım şey ister karanlık kuyularla fırtınalı denizlerle dolu olsun, ister masmavi bir gökyüzü ve daldan dala zıplayan sevimli sincaplarla, sadece bana ait özgür bir alan. Dedikodusuz, magazinsiz, egosuz, kaprissiz, gereksiz gevezeliklerden arınmış.

Yazıyı tekrar okuyup düzeltene kadar saat 08:23 oldu yahu. Kaç elif kaç. Run for your life. 

Yorumlar

  1. öyle beyaz tül elbiselerle rahat kaçamazsın yalnız diyeyim :P
    Fuat'ın son kitabı güzeldi yine, ben onun yazma stilini çok beğeniyorum ve yazsam böyle yazardım diyorum okurken. Okura göz kırpıyor, atlıyor zıplıyor, eğlenceli yazıyor gerçekten, okuldaşım diye demiyorum :P
    Çeviri ne zor iş yalnız. Bir sorumluluk var hepsinin ötesinde ve üstünde. Yazarın kendi dilinde anlattığını anlam kaybı olmadan ama tam da istediği şekilde başka bir dilde anlatmak, akıcılığı yakalamak...kolay gelsin elifim canım. bir de artık hemingway deyince sen geliyorsun aklıma, onu da diyeyim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ahahahaha ya sorma o elbise cidden hiç benlik değil. 😂 Aceleye geldi diyelim hocam. 🤪 Bi de Hemingway deyince aklına benim gelmem ne güzel ya. 😌 İnanır mısın benim aklıma da ben geliyo ama şu an bu accık(!) içimi sıkıyor çünkü çok sıkıştırdım kendimi ahahahaha

      Sil
  2. Canım Elif yazının altına imzamı atarım. Gerçekten nedir bu insanların yaratıcılığa ket vurma durumları! Adı üzerinde yaratıcılık! Herkes istediği gibi yazar. İsteyen okur isteyen okumaz! Ben de dün akşam Booker 23 birincisi Paul Lynch’in Prophet Song’una başladım! Mesela diyaloglarda kesinlikle tırnak vb kullanmamış. Paragrafın içinde düz yazının devamı gibi yazmış! Hah işte ben de böyle yazmak istiyorum ama editörüm öyle demioooo😜 Çeviriyi hemen bitir de üçüncü romanı yaz please. Seni sevirem.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Canım Özge :) Bence sen benim edebiyattaki ruh eşimsin, valla bak. Çok fazla şeye aynı yerden baktığım, ama aynı bakmadığımızda da açık açık söyleyip "ay ne düşünür kırılır mı bozulur mu" demediğim nadir insanlardansın cidden. Bunun için bin teşekkür ♥️ Ve evet ya, bi salın insanları, edebiyat ve sanatta özgürlük akımını tekrar mı başlatsak n'apsak, geçmemiş miydi o dönemler...🙄

      Sil

Yorum Gönder