Tutukluk ve Başka Sayıklamalar
Evet bahane. Benim de yıllarca arkasına saklandığım. Yazmaya cesaret edemediğim şeylerin üstünü kapatmak için emek emek ördüğüm kılıfım. Aynı bencil insanlara yıllarca tahammül gösterip içimde özgür kalmayı bekleyen elif'i kapalı kapılar arkasında beklettiğim gibi. Halbuki ruh ne kadar özgürdür izin versek. Zihne hapsetmesek.
Lafı dolandırmışım. Tutuğum bu ara diyordum. Yeni kararlar alma arifesindeki rölantide durma hali. Bu arada, bu rölanti lafını ehliyetim olmadığı halde çok sık kullanırım. Çıkarımın gücü. Dilin bu yanını (da) çok seviyorum. Hiç alakanız olmayan bir şeyi bile yerinde kullanımına şahit olursanız çıkarımla öğrenebilme hali. Nefis. Şimdi aslını merak edip baktım, motorlu taşıtın boşta çalışması demekmiş. Tam da bu işte! Taşıt benim, motor zihnim ve şu aralar boşta çalışıyor! Ama çalışıyor, önemli olan o. Kendini yıpratmadan, boşa enerji harcamadan, harekete geçeceği zamanı bekliyor ama bir kontak kapatma hali yok. O zorlaştırır işte süreci, başa sardırır genelde, fikirler eyleme geçirilmeye hazır olduğunda hemen yola koyulmayı engelleyebilir.
Vay be, 46 yaşında, hayatında bir kez bile ehliyet almaya yeltenmemiş bir insan için ne çok araba benzetmesi yaptım. "Aaaa ehliyetin yok mu elif?" "Yok." (Hah, geliyor yine cık cıklar sorular şaşkın bakışlar) "Ama neden? Araba kullanmak büyük özgürlük."
Arkadaşım, var elbet güzellikleri onun da, ama dolmuşta istediğim gibi kitabımı okuyup kulaklığımda müzik boş boş etrafı seyretmek de bir özgürlük. Sen döne döne park yeri ararken, ben göğe baka baka, kediyle kuşla selamlaşarak yürüyorum. Bazen sırtımdaki çanta, birden inen yağmur yavaşlatıyor, evet, ama olsun. Özgürlük dediğin şey bir tane ve herkes için aynı değil ki. Benim tercihim bu, ben bana üzülmüyorum, sen bana niye üzülüyorsun a canım?
Gördüğünüz gibi tutuk olunca daldan dala atlayabiliyor elif. Yaratımla ilgili yeni birtakım kararların eşiğinde (auto correct bunu bir kez daha 'eşeğinde' olarak 'düzeltmeye' kalkışırsa öyle bırakacağım..) olduğum ve hayatımdan daha kaç insan eksilebilir ki, zaten çekirdek ailem hariç toplam 2.5'tan 3 kişi var dediğim, 3 yıl önce başlayıp hâlâ devam eden bir "dökülme" sürecinde, olabiliyor böyle.
O zaman şimdi koyu sabah kahvem bitmeden birkaç satır bir şey okuyayım, belki yazarım da, kim bilir (yok, burası sayılmaz, ikinci roman bitmeyi bekliyor, birkaç da öykü var elden geçirilecek, yazmaktan kasıt o). Ama yok, 9:30'da dersim var bugün, ve sonra 12:30'da ve sonra 17:30'da. Salı günlerim yoğun bu dönem (öğretmenler için hayat "dönemlerle" tanımlanır, evet).
Bu başıbozuk, ne anlattığı belli olmayan yazıyı buraya kadar okuduysanız (sanmam ama) bir de yeni bağlantı bırakayım. Buraya devam elbette, ama Medium adlı web sitesinde de (telefon uygulaması da var) İngilizce yazılar paylaşıyor olacağım artık. İlginizi çekerse beklerim. Adres şu: elifdervis.medium.com
Not: Fotoğrafın bir bağlamı yok. Bayram tatili dönüşü şehirler arası yolda üzerimize inen sisi fotoğraflamaya çalışırken arabanın camından çekivermişim, hoş da olmuş sanki. Bana benzemiş biraz, sisin içinde önünü göremediği için öylece bekleyen deve, ay pardon elif. (Neeee, ehliyetsiz araba mı kullanıyorsun?!" - Sakin, eşim kullanıyor, ben Şehr-i Ankara'ya döner dönmez yine dolmuş-otobüs-metro, endişeye mahal yok).
Hadi kalın sağlıcakla.
Deve, canlı mı heykel mi? Her iki halde de duruşu çok matrak. :))
YanıtlaSilEhliyet konusunda bir de şu var (benimki o) "aa! ehliyet aldın ve araba kullanmadın mı? ;)
Adsız bendenizim! :))
SilGiriş yapmadan yazmışım, uyaran olmadı.
Ahahahaha Sevincim, geçen de Şule adsız yorum yazmıştı, anlaşıp beni mi sınıyorsunuz anacım :))) Deve heykel olmalı, lütfen öyle olsun :D Ama nerenin önündeydi, neden deve heykeli koymuşlar hiçbir fikrim yok :D
YanıtlaSil