Deli Kaf Dağı'ndan bildiriyor


Akıl mı daha tuhaf, kalp mi.. yoksa ikisi belli durumlarda iç içe geçip aynı şeye mi dönüşüyorlar? Aynı anda birden fazla hissi, düşünceyi, kişiyi, yaşanmışlığı, sert, delikli bir hasır sepetin içinde, ama pamukların üzerine konmuş halde önünüze bırakıp giden, yüzünü seçemediğiniz, bulanık bir "kalpakıl" var herhalde..

İç içe her şey, herkes. Üst üste binen resimler var, dönüp duruyorlar izinsiz, bazen ayrı gayrı, bazen karman çorman, bazense anlaşılması güç bir bütünlük içinde.

Beynimi de saatimi çıkarıp başucuma koyabilidiğim gibi çıkarabilmek istiyorum bazen. Saat nasıl sınırlıyorsa beni (ve bileğimi), ama aynı zamanda önümü görmeme yarıyorsa, beynim de hem açıyor beni dünyaya, hem kapatıyor kendine.

Biri bitip bir diğeri başlayan fotoğraf karelerinin ardı ardına geldiklerinde oluşturdukları hikayeler yoruyor bazen. Ama benim hikayelerim onlar. Ve hep bende olacaklar. 

Böyle uçuş uçuş şeyler var işte aklımda. Arada havada asılıp kalan, arada süzülüp konacak bir zemin bulan ama sonra en ufak esintiyle tekrar havalanan..


Katman katman her şey sanki.. yeni bir şeyler eskisinin üstüne binince eski kaybolup gitmiyor; yeninin yerini/zeminini sağlamlaştırıyor aksine. Eski olmazsa yeni olmaz; ama eskiye takılıp kalırsan da yeniye yer açılmaz. Hiç tek başına, havada asılı duran bir dağ gördünüz mü? Ya da dibinde kum olmayan dipsiz bir deniz? Her şey, başka şeylerin oluşumu sayesinde var aslında. Teklik diye bir şey yok. Her şey "çok" üzerine kurulu. Ha, yapayalnızız, o ayrı. Yaman çelişki.

Özlü sözler yazısına dönüşmeden bitirmeli.

Bitti madem.