Kitap gibi albümler..



Bazen kitap okurken mutlak bir sessizlik arar insan. Kütüphanede bir koltuk, parkta gölge bir ağaç altı, sessiz bir sokakta boş bir bank, bir binanın pek kimsenin uğramadığı bir köşesinde zıplayıp üstüne oturulabilecek yüksek bir duvar, evde başucu lambasıyla aydınlanan rahat bir yatak..

Bazen de gürültünün içinde kendi o kadar sessiz olur ki insan, kornalar çalmış, çocuklar bağırmış, gök gürlemiş, telefonlar susmamış fark etmez.. kendi ıssızlığını kitabın öyküsüne girmede bir anahtar gibi kullanıp usulca süzülüverir insan kapaktan içeri. Dış dünyada olup biten her şey devam eder kaos içinde. Kitabı okuyan rahatsız ol(a)maz bundan, çünkü orada değildir artık. Başkasının evindedir, başkasının yüreğinde, odasında, ülkesinde, sokağında, beyninde..

Ses ve okumanın bir arada barınabildiği bir durum da, ne müzikten ne kitaptan vazgeçilebilen, başkalarınca yaratılmış şeylere saldıracak ve hepsini yiyip yutacak kadar aç bir ruh halinde olmak. Kulağınızda duruma göre hızlı-yavaş, sert-yumuşak, ritmik- tutuk müzikler, elinizde içine girmeye can attığınız, ya da isteseniz de içinden çıkamadığınız, dolmuş beklerken bile elinizde tuttuğunuz bir kitap.

Ama bazen olmuyor işte. Müzikle kitap bir arada olamıyor. Kulağınızda dönüp duran parçalar kendileri bir hikaye yazıyor ve bir sürü farklı gibi görünen parça aslında benzer yollardan geçip aynı sonlara çıkıyorsa ve müziğin hikayesi/anlattıkları kitabınkinin önüne geçiyorsa, olmuyor. Önüne geçmese de, tek başınalığı hak ediyor bazen diyelim müzik. Bir kitaptan, sizin dışınızda bir insandan ya da yanında yenecek güzel bir yemekten bağımsız dinlenmeyi, anlaşılmayı, ulaşılmayı, değer görmeyi hak ediyor. Sadece bir kadeh içkiye izin veriyor belki. 

O da, yudumlarınızı usul usul - hikayenin akışını bozmayacak kadar usul - almanız şartıyla..