Ben=Ankara

Fotoğraf: Ersoy Yılmaz (http://www.karekarehayat.com/)
Merak eden varsa, ya da burada yaşadığı halde bu saatte hala perdelerini açmamış olan, Ankara yağmurlu. Yağmurlu ve çamurlu ve soğuk ve karanlık. Ben de biraz böyleyim aslında bu aralar. Yağmurlu, çamurlu ve karanlık. Soğuk? Onu benimle muhatap olmak durumunda kalanlara sormak lazım. Öğrencilerime mesela. Ya da eşe dosta.

Kışı severim normalde. Çok severim hatta. Ne de olsa kış çocuğuyum ve buz gibi, karlı bir Ankara’ya doğmuşum. Ama sanırım kışın gelişinin tadına varamayacak kadar yorgunum bu aralar; hiç dinlenemediğim için de neredeyse sürekli hasta, halsiz... Yaşlı kadınlar gibi oldum. Sürekli bir yerim ağrıyor, sızlıyor.

Bugün başım mesela. Çatladı çatlayacak. Merak ediyorum bir yandan da, gerçekten çatlayıverirse n’olur acaba? İçindekiler ortalığa dökülür ve ben de biraz rahatlar mıyım? Yoksa millet ortalığa saçılanları görüp içimde olan biteni anlar diye panik olup hepsini geri kafama mı tıkmaya çalışırım?

Neyse, şimdilik çatlama ihtimali yok gibi görünüyor. Bir saat önce aldığım ağrı kesici yeni yeni etki etmeye başladı sanırım. Başladı ki, kendimi tekrar insana yakın bir şey gibi hissediyorum.

Bu aralar böyle bu blog. Puslu, somurtkan, durgun. Biraz (!) uyku, koca bir fincan çay, ve biraz sessizlik çözer sanki bu işi.

Çözer mi acaba?